Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Bir başka Paris Rehberi: Faruk Uraz söyleşisi

1. Öncelikle söyleşi teklifime bu kadar kısa sürede yanıt verdiğiniz için çok teşekkür ederim. İlk soru biraz klasik olacak ne yazık ki. Faruk Uraz 'ı ben Paris'te yaşayan, Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak biliyorum. Siz bu kısacık bilgiye neler eklemek istersiniz. Aslında kendinizi ve yaptığınız işi kısaca tanıtmanızı istesem. Dilerseniz, uzun uzun da anlatabilirsiniz elbette. Sayfa sınırımız yok :) Faruk URAZ, Paris, Meclis Binası önü, Seine nehri kıyısı Sizin tabirinizle Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak Fransa’ya gelmiş olmak önemli mi bilmiyorum ama galiba bir şans. Diğer olasılıkta  iki ülke arasında sıkışıp kalma riskiniz  birazcık daha fazla. Bu anlamda bir dönem Normandiya’da öğrenci olarak yaşamış birisi olarak Fransa’nın başka bir bölgesinde değil de Paris’te yaşıyor olmaktan dolayı ayrıca memnunum. Paris, İstanbul gibi metropoller ait oldukları ülkelerin kimliklerini ikinci plana itebilen güçlü karakterli şehirler. Ben bir de Paris’in ...

Sayısal radyo konusunda bir söyleşi daha Bu kez söz Attila Ladanyi'nin. Şimdilik İngilizce. İlk fırsatta tercümesini de yayınlayacağım.

As you may noticed, I posted two interviews on digital radio, one of which is with Mr. Patrick Hannon & the second is with Ms. Ruxandra Obreja. I am pleased to say that both interviews were very informative for me & also for the Turkish market. I was working on the digital radio transition project professionally when I posted those interviews. After a change in my position, although I am not directly involved in the project any more, I keep following the progress and still try to understand the technology. This is the third interview with the same 4 questions. Mr. Attila Ladanyi is the CTO of T & C Holding and also a Board Member of the RDS - Forum. The photo in this post is from Paris. 1. There are many examples of digital radio transitions all over the world. Some are great success whereas some are total fail.  I think there is not a one-right-path to follow. What do you recommend us, I mean in Turkey, with all those experiences? I don't know from any t...

Kimlik / Kaan Arslanoğlu

Sene 1992 falan olmalı. Üniversitede okuduğumu hatırlıyorum. Abim de tıp fakültesi öğrencisi. Kimlik adlı bir kitap var elinde. Beyaz kağıda basılı, ince bir roman. Pratisyen bir doktorun sistemle, hayalleriyle ve kendisiyle yüzleşmesini anlatıyor. Kitapla ilgili aklımda en net kalan ise finali.  Romanı, yıllar sonra yeniden okuyunca ilginç oldu. Öncelikle romanın en başında ve en sonunda yer alan bölümleri tamamen çıkartsanız hiç bir kaybın olmayacağını fark ettim. Sanki biraz, hepimizde olan, kendi sorunlarını bir arkadaşın başına gelmiş gibi anlatma endişesi ile konulmuş bu bölümler. Kimbilir, belki o dönem böylesi gerekiyordu.  Romanın tartıştığı sorunlar önemli. Aslında hepimizin, zaman zaman dönüp kendimize sorduğu  sorular. Neden insanlar sorgulamıyor, düşünmüyor, neden akışa kapılıp gidiyoruz/gidiyorlar, mücadeleden ne zaman vazgeçtik, haklı olduğumuzu bildiğimiz halde sözden eyleme neden geçemiyoruz. Sorular çok ve yerine oturan, gerçek hayattan iyi seçi...

Ovacık Belediyesi sayesinde çorbada tuzum oldu

Basından takip etmişsinizdir Ovacık Belediyesi'nin başkanı boş duran hazine arazilerine fasulye ve nohut ekti geçtiğimiz ekim zamanı. Ardından hasat yapıldı ve bir duyuru paylaşıldı çeşitli mecralarda. Organik nohut ve fasulyeleri 3 kiloluk paketlerle satışa sunuluyor. Elde edilecek gelir ile Ovacık'ın üniversitede okuyan gençlerine burs sağlanacak şeklinde. Duyuruyu okur okumaz öncelikle telefon ettim Belediyeye. Ardından e-posta ile ulaştım ve siparişimi elektronik ortamdan ilettim. Tarih, bundan iki ay kadar önce. Siparişim 4'er adet nohut ve fasulyeydi. Toplamda 24 kiloluk bir paket gelecekti yani.  Siparişler bir türlü gelmek bilmiyordu. Aradan geçen sürede Belediye facebook sayfasından bir duyuru yayınladı ve personel yetersizliği yüzünden siparişlerin gecikmeli olarak gönderilebileceğini paylaştı. Bu açıklamanın üzerine, işlerini kolaylaştırabileceğini düşündüğüm fikirlerimi de içeren bir e-posta gönderdim kendilerine. Anladığım kadarıyla gene personel yeters...

Ali Münif Bey'in Hatıraları / Taha Toros

Bir konuya takılıp kalmak, 40'lı yaşlarıma kadar pek yaptığım bir şey değildi. Belki de bu yüzden, bir çok konuda bir çok yarım yamalak bilgiye sahibim. Nedendir bilmem İttihat ve Terakki tarihi, daha doğrusunu söylersem Osmanlı'nın son 30 senesi ile Cumhuriyetin ilk 20 senesini kapsayan 50 yıllık süre, çok ilgimi çekiyor. Durup düşündüğümde sebebini, bir dönem okuduğum anı-romanlar geliyor aklıma. Ayşe Kulin, Cahit Uçuk bu konuda birden çok eserini okuduğum iki isim.  Ali Münif Bey'in adını, hatıralarını, Kadıköy çarşı içerisindeki bir sahafta görüp satın almadan önce duymamıştım. Oysa İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin merkez komite üyeliğinin yanı sıra, Talat Paşa dahiliye nazırı iken müsteşarlığını, ardından sadrazam iken Nafia nazırlığını yapmış birisiymiş. 1925 İzmir suikastı davası sonrası idam edilen Cavit Bey'in mülkiyeden sınıf arkadaşı, Adana'nın, Cumhuriyet döneminin ilk belediye başkanlarından, çok partili ilk meclisin de en yaşlı üyesi sıfatıyl...

Elveda Güzel Vatanım / Ahmet Ümit

Ahmet Ümit'in İttihat ve Terakki konulu bir roman hazırlığında olduğunu okuduğumda sanırım Paris'teydim. Rue des Ecoles sokağında dolaşırken bir yandan da Ümit'in romanında buraları nasıl anlatılacak diye düşünüyordum. Bilmeyenler için belirteyim Rue des Ecoles, İttihat ve Terakki Cemiyeti Paris şubesinin bulunduğu sokak. Merak edenler için de ekleyeyim, bina halen ayakta ve elbetteki üzerinde bir zamanlar İttihat ve Terakki Cemiyeti merkezi olduğuna ilişkin hiç bir bilgi yok.  Elveda Güzel Vatanım, 576 sayfalık, hacimli bir roman. Ümit, Paris'ten Selanik'e, romanın geçtiği mekanlarda epey dolaşmış, söyleşilerinde anlattığına göre. Romanın önemli bir bölümü ise Ümit'in yaşadığı ve sokaklarını iyi bildiği İstanbul'da geçiyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde 36 saatlik bir İstanbul ziyaretim oldu. Bu 36 saat içerisine Pera Palas'ta bir Türk kahvesi de sığdırdım. Roman, elbette yanımdaydı ve sağolsun pastanedeki görevlinin anlattıklarıyla romanın yazılış...

2016 biterken

Paris, 2013 Gelenekselleşen bir şey değil benim yaptığım. Kimi blog yazarları yıl başında hedeflerini, yıl sonunda değerlendirmelerini yazıyor. Yalan yok, başlarda kıskanıyordum böylelerini. Zaman içerisinde gördüm ki aslında kısa vadeli, ki bir yıl bu anlamda pek kısa, hedefler koymak bana göre değil. Benim de hedefim var elbette hayatta. Ancak bu ömürlük bir hedef. Gene de 2016 biterken, yani ömür dediğimiz ve süresini bilmediğimiz bu dünyadaki hayatımızdan bir yıl daha geçerken, o "ömürlük" hedefimle aramdaki mesafeyi ölçmenin bir sakıncası yok.  Hedefim kısa ve net: Birisi, ki onun kim olduğunu hepimiz/hepiniz biliyoruz/biliyorsunuz, Özgür'ü nasıl bilirsiniz/bilirdiniz  diye sorduğunda duymanızı istediğim de bu: iyi bilirdik .  Bu "ömürlük" hedefe ulaşmak için geçilmesi gereken yollar var elbette. Şimdi bunlardan bahsetmektense daha fazla ilgi göreceğini düşündüğüm, elle tutulur projelerimden söz edeceğim, 2016 için. Eğer sağlığım ve eli...

bilgi güvenliği uzmanı Adil Burak SADIÇ ile söyleşi

Malum,  bir süredir söyleşilere de yer veriyorum blogumda. İşin doğrusu söyleşeceğim kişileri ve konuları seçebiliyor olmak büyük şans. Çok şükür ki bu güne kadar epey farklı konuları merak ettim, epey çok insan tanıdım. Tanıdıklarım ve tanıştıklarım ile uzun sohbetlerim oldu. Bu söyleşiler, o sohbetlerin, o iyi ilişkilerin sonuçları. Bu kez, bambaşka bir konu ve bir o kadar farklı bir konuk var karşınızda. Adil Burak SADIÇ, benim lise ve üniversiteden dönem arkadaşım. Her ikisinde de farklı sınıflarda / section'larda olsak da mezuniyet sonrasında birbirimizi hep aradık sorduk. Günümüzde LinkedIn gibi platformlar sayesinde bu "arayıp sormak" daha çok "takip etme"ye dönmüş olsa da :) Bilgi güvenliği denildiğinde, ülkemizde akla gelen isimlerin başında Adil Burak SADIÇ ile söyleşiyi keyife okumanız dileğiyle...  1. Kısaca kendini tanıtmanı rica etsem. Ankara Atatürk Anadolu Lisesi ve ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği'ni bitirdin. Sonra?  Sonr...

Sıradışı Paris Rehberi'nden bir Paris blogu: Paris Mektupları: Aslı ULUSOY PANNUTİ söyleşisi

Aslı ULUSOY PANNUTI Bu söyleşi işini gerçekten sevmeye başladım. Hele bir de Aslı ULUSOY PANNUTI  gibi, kısa sürede yanıtları gönderen birisiyle söyleşi yapmak çok daha keyifliydi. Buradan, aylardır yanıt gönderecek olanlara da "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" demiş olayım.  Aslı hanımı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarıyla tanıdım. Paris'e yerleşmeye gideceğimiz belli olunca, evdi, çocukların okuluydu soracak çok soru oluştu birden. Bu işleri bilen birisi kimdir sorusunun yanıtı oldu Aslı hanım. Sağolsun o zaman tanıştırdığı Elvan UZEL MATEO, deyim yerindeyse Paris'teki elimiz ayağımız oldu. Onun vesilesiyle hazırladığımız dosyamız, ilk hafta içinde evimizi tutmamızı sağladı mesela, ki Paris'te bir iki günde kiralık ev ayarlamak öyle herkese nasibolmuyor. Ev kiralamak işi de, pek çok diğer iş gibi, tam Fransız usulü :)  Aslı hanım, Paris'te eşlikçi rehberlik yapıyor. Ahmet Öre, Cüneyt Ayral, Nedim Gürsel gibi Aslı Ulusoy Pannuti de elektr...

WRC 2015'in ardından: DTT'yi hiç kurmasak daha mı iyi acaba?

Blogu takip edenler, özellikle meslektaşlar neden bahsettiğimi anlayacaktır. DTT, yani Digital Terrestrial Television; Türkçe haliyle Sayısal Karasal Televizyon senelerdir takip ettiğim bir konu. WRC, ise dört yılda bir toplanan World Radiocommunication Conference, ki bu yıl o dört yıldan birisiydi. Bir sonraki 2019'da, iki sonraki ise 2023, bildiniz bizim cumhuriyetimizin ilanının 100. yılında, toplanacak.  2011 yılına kadar, sektörü oturduğum yerden takip etmeye gayret ediyordum. 2011, İstanbul'da düzenlenen uluslararası etkinliklere kendi olanaklarımla katılmaya başladığım yıldır. 2013 ise bu gayretimi yurtdışı etkinliklerine katılmak şekline dönüştürdüğüm sene. Kendi olanaklarımın sınırları var elbette. Öncelikle maddi olarak bir külfet getiriyor. Küçük Emrah gibi olacak ancak, işin gerçeği çoluğumun çocuğumun rızkından arttırdığım para sonuçta bilet ve otele verdiklerim. İşin bir başka sınırı ise bireysel olarak katılabilmenin, parası neyse verseniz bile, olanaklı o...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Rangers - Fenerbahçe maçı 90 dakika sonu

İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti.  İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı.  Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı.  Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım.  Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar. 

Rangers - Fenerbahçe maçı devre arası yorumlarım

Blogumda futbola dair yazı sayısı fazla değil. Böylesini ise ilk kez deniyorum. Saat itibariyle 14 Mart 2025'e girdiğimiz bu dakikalarda, İstanbul'da 3-1 kaybettiği maçın rövanşında en az iki farklı galibiyet arayan Fenerbahçe'nin ilk yarısını 1-0 önde bitirdiği maçın devre arasına dair görüşlerimi kayda geçiriyorum. İlk yarıyı tek cümle ile özetlemem gerekirse, iyi oynamasak da golü bulduk, derdim. Rangers'ın oyunun kontrolünü elinde tuttuğu, arada kalemizde tehlikeli pozisyonlara girdiği, bizimse bir türlü organize ataklar geliştiremediğimiz bir ilk yarı izledik.  İkinci yarıda, uzatmalara gitmek için iki farklı galibiyet şart. Başka bir ifade ile, gol yemeden en az bir gol daha bulmalıyız. Talisca ve El Nesri gibi her an skora katkı yapabilecek oyuncuların olduğu Fenerbahçe, bunu başaracaktır.  Maç sonu yorumlarımı da sıcağı sıcağına kaydedeceğim. 

kar ve

Gördüğünüz fotoğrafı 2020 yılı Ocak ayında Ankara'da çekmiştim. Bu kadar çok olur mu bilmiyorum ama hava tahminleri yanılmazsa, salı ya da çarşamba günü İstanbul'a 2025'in ilk karı yağacak.  Şubat tatilinde yağmayan kar, okulların açıldığı ilk haftayı beklemiş gibi  görünüyor.  Yağmur yağdığında bile kilitlenen trafik, kar ile ne hale gelecek göreceğiz.  İkinci dönemde tüm öğrencilere başarılar diliyorum.  Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun. 

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Çobanoğlu Restaurant / Eymir Gölü - ANKARA

Senelerdir gidip geldiğim ve her seferinde huzur bulduğum Eymir Gölü ile ilgili ayrıntılı rehber hazırlama işine giriştiğimde, göl kıyısında yer alan mekânları ayrıca tanıtmam gerektiğini fark ettim.  Göl çevresinde araç trafiği tek yönlü olunca, Çobanoğlu'na araç ile ulaşmak epey sürüyor. Gölbaşı tarafındaki kapıyı kullanarak göl kıyısına girdiyseniz, göl çevresindeki turunuzun şık bölümünün son tesisi Çobanoğlu. Adını, geniş bahçesindeki Çobanoğlu çeşmesinden alan bu tesis, kahvaltı, gözleme, ızgara çeşitleri ve sıcak-soğuk mezeleri ile sağlam bir mutfağa sahip.  Eymir gölü, genişçe akan ve kıvrımlarla ilerleyen bir nehre benziyor, haritadan baktığınızda. Bu yüzden, Çobanoğlu'nda otururken küçük bir göl görüyorsunuz. Göl kıyısındaki diğer tesisler ise Çobanoğlu'ndan görünmüyor.  İster bahçesinde oturun, ister soba ile ısıtılan içerisinde çok keyif alacağınızı düşünüyorum Çobanoğlu'nda. TRT tarafındaki kapıdan, yürüyerek ya da bisiklet ile, trafiğin tersi yön...