Ana içeriğe atla

DAB+: Sayısal Radyo +

Bu da nereden çıktı demeyin. Aslında uzun yıllardan beri kullanılagelen bir radyo teknolojisi olan DAB'nin güncellenmiş hali. Bu yazıda DAB+'ın getirdiği yeniliklerden bahsetmek yerine sayısal radyoya neden ihtiyaç var? Avrupa'daki durum nedir? Ülkemizde planlanan nelerdir? sorularına yanıtlar vermeye çalışacağım. 

neden Sayısal Radyo?

Aslına bakarsanız neden sayısal televizyon sorusuna verilen yanıtlar, neden sayısal radyo sorusuna da verilebilir. 
İzleyici / dinleyici açısından bakarsak:
  • içeriğe yüksek kalitede erişmek
  • daha fazla kanal / daha çeşitli programlar
  • sadece sesten fazlası / veri ile desteklenen ek uygulamalar
Yayıncı açısından bakarsak:
  • frekansın verimli kullanımı sayesinde daha fazla içerik yayınlayabilmek,
  • tematik radyo kanalları ile dinleyicileri bölümlere ayırabilmek ve bu sayede daha hedefe odaklı reklamlar yayınlayabilmek,
  • düşük güçlü vericilerle enerji tasarrufu,
  • yenilenmiş radyo ile kaybedilen genç dinleyicilerin yeniden kazanılması
Bu yazıda değinmeyecek olsam bile işin bir de tüketici elektroniği bölümü var. Bugün 1 TL'ye bile bulabileceğiniz FM alıcılarının artık hiçbir katma değer getirmeyen üretimi yerine en ucuzu 15-20 € civarından başlayan sayısal radyo alıcılarını üretip satmak. 

neden bugün?

Sayısal radyonun bugünlerde / bu yıllarda yine ve yeniden gündeme gelmesinin önemli nedenleri var elbette. Aslında kendi hayatımızda ve/veya etrafımıza baktığımızda gözlemleyebiliriz bu nedenlerin bir bölümünü. Kendimce sıralamaya çalışayım:

  • Televizyon ve internet ile rekabet edebilmek adına sayısallaşmak, radyo için elzem. Özellikle genç nüfus mobil telefonlarından radyo dinlemek yerine kendi cihazlarındaki müzik arşivlerinden ve/veya internet üzerindeki arşivlerden kaydedilmiş şarkıları dinlemeyi seçiyor. Bu tercihte bulunanların internet erişimi için ücret ödemek durumunda kaldıklarını unutmamaları gerekiyor. 
  • FM bandının fazlasıyla kalabalıklaşması ve yeni yayıncılara boş frekans kalmamış olması. Bu neden, elbette büyük kentler için geçerli.
  • Reklam olanaklarının sayısal radyoda çok daha fazla olması. Ekranlı alıcılarda, daha önce yapılması düşünülemeyecek uygulamaların geliştirilebilmesi.
  • Alıcıların fiyatlarının giderek düşmesi ve Samsung, LG gibi Kore şirketlerinin dahili DAB alıcılı modellerinin geliştirilmesi.
Avrupa'da durum ne?

Elimde sayısal radyo yayıncılığını dünya çapında desteklemek üzere kurulmuş kar amacı gütmeyen WorldDMB örgütünün Eylül 2013 tarihli raporu var. Aşağıda paylaşacağım veriler bu rapordan. Raporun tam ismi WorldDMB Global Update Digital radio broadcasting using the DAB family of standards. Raporun isminden de anlaşılacağı üzere sayısal radyo yayıncılığında kullanılan tek standart DAB değil. Ancak gerek Avrupa'daki yaygın kullanımı gerekse Türkiye için de seçilecek standart gibi görünmesi yüzünden bu yazıda sadece DAB ailesinden bahsediyorum. 
Avrupa geneline bakıldığında Norveç, Birleşik Krallık, İsviçre ve Danimarka'da oturmuş yayınların olduğu görülüyor. Zaten Norveç, 2017 yılında analog radyo yayınlarını sonlandıracağını ilan eden ilk ülke oldu. Danimarka'nın FM yayınlarını sonlandırmayı hedeflediği tarih ise 2019. Yeni pazar olarak iki ülkenin ismi öne çıkıyor: Almanya ve Hollanda. Sayısal radyo yayınlarının potansiyel olarak görüldüğü ülkeler ise Fransa (2014'ün ikinci yarısından itibaren Paris, Nice ve Marsilya'da), İtalya, Avusturya, Polonya, İsveç, Macaristan, Çek Cumhuriyeti. Her ülkenin ayrıntılı durumunu raporu indirip kendiniz de görebilirsiniz. 

ülkemizde durum ne?

WorldDMB'nin ülkeleri ayrı ayrı incelediği raporunda Türkiye'ye ilişkin yazdıklarına bakıldığında TRT tarafından DAB'nin denemelerinin yapıldığı ve deneme çalışmaları neticelendiği için halihazırda bir yayın olmadığı ancak ilginin sürdüğü belirtilmiş. Hatırlayanlar olacaktır, 2002 yılında TRT'nin DAB deneme yayınları başlamıştı. O dönemlerde alıcı fiyatları bugünküne kıyasla çok daha yüksekti. 50 - 60 € civarlarından başlayan alıcıları satın almak isteseniz de ülkemizde bulamıyordunuz.
6112 sayılı kanunun ilgili maddesinde radyo yayınlarına ilişkin şöyle bir ifade var:
"...Radyo yayınları için sıralama ihalesi, analog televizyon yayınlarının kapatılmasının ardından altı ay içinde yapılır..." Geçici madde 4.2
 Yasa metninde radyo yayınları için sıralama ihalesi denilmiş, yani analog / sayısal ayrımı yapılmamış. Ancak, yasada belirtilen tarihte (3 Mart 2015'te analog televizyon yayınlarının kapatılacağı hatırlanınca bu tarih 3 Eylül 2015 oluyor) analog radyo frekansı için bir ihale düzenlenmeyeceğini varsayabiliriz.  Bu durumda ülkemizde sayısal radyo yayınlarının 2016 yılının ilk yarısından önce başlayacağını tahmin etmek çok hatalı olmaz. 
6112'de yapılan değişiklik sonrası yukarıdaki tarihin bir geçerliliği kalmadı. Artık radyo ve televizyonun sayısallaşmasının bağlantısı yok. Bir başka deyişle radyo için televizyonun sayısallaşmasını beklemek gerekmiyor!

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

boşluk

"Bak ne yaptım, piramidi avucumun içine sığdırdım."   Benzeri milyon kez çekilmiş bir fotoğrafı kendi telefonuyla da kaydetmiş olmanın anlamsız gururu ve mutluluğu sesine yansıyordu. Bak diye seslenmişti ama seslendiği yerde boşluk dışında bir şey yoktu.  Hayatının tümünü kaplayan büyük boşluk. Oysa aşıklar kentine yalnız gelmek değildi planı. Bu hafta çok farklı geçecekti.  Nikahın ardından balayı için geleceklerdi Paris'e. Kalacakları oteli iki ay öncesinden ayarlamıştı. Bir haftalık tatilde gezecekleri yerleri belirlemişti gün gün, hatta saat saat.  Şimdi avucunun içine sığdırdığı piramidin yerinde sevgilisinin eli olabilirdi.  Eğer nikaha bir saat kala, bu iş olmayacak, ben vazgeçtim demeseydi.