Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Feridun Andaç adını, başlayıp henüz
bitiremediğim, Buket Uzuner'in Gümüş Kız adlı kitabından hatırlıyorum.
İdefix.com sitesinde adından Paris geçen kitapları sıralayıp satın alınca Paris
Bir Yalnızlıktır'la ve dolayısıyla Feridun Andaç ile tanışmış oldum. Neden
bilmem Feridun Andaç ismi, duyduğumdan bu yana bana Nurullah Ataç'ı
anımsatıyor. Oysa ne isim tutuyor ne soyisim.
Kavis yayınlarından ilk baskısını Kasım
2009'da yapan eserin tam ismi Paris Bir Yalnızlıktır Bir Kent Üzerine
İzlenimler / Gözlemler / Yansımalar. Yayıncı tarafından anlatı - deneme olarak
sınıflandırılmış 230 sayfalık eser. Yazar tarafından çekilen güncel fotograflar
ve kimi eski fotograflar eşlik etmiş metinlere. Paris, bir çok başa ülke yazarı
gibi, Türkçe yazanları da derinden etkilemiş kentlerden. Nedim Gürsel ve Cüneyt
Ayral gibi Paris'te yerleşmişlerin yanısıra bir dönemini Paris'te geçirmiş
sanatçılarımız var. Onların Paris'e ilişkin gözlemleri, yaşanmışlıkları ilgimi
çekiyor. Bu bağlamda 1928 yılındaki gezisini anlatan Ahmet Haşim gibi Paris'i
şiirlerine konuk eden Nazım Hikmet'e bir çok yazarımızın Paris'e dair
yazdıklarını okudum / okuyorum. Feridun Andaç'ın eseri biraz farklı diğer
okuduklarımdan. Farklı tarihlerde kaleme aldığı metinlerde Paris ve kafeleri,
sokakları, pasajları var. Ancak ön planda olan yazma serüveni. Adalet
Ağaoğlu'nun günlüklerini okurken hissettiklerimi hatırladım
Paris Bir Yalnızlıktır'da. Ağaoğlu'nun yaşadıklarına gıpta etmiştim ilk
bölümlerde. Filmler, edebiyat çevrelerinde sohbetler, etkinlikler,
sergiler...Sonra sıkıldığımı ve benzer bir hayatın bana ne kadar az
uyacağını düşünmüştüm. Andaç'ın yazdıklarını okumaya başladığımda, aynı hisler
geri geldi. Andaç'ın anlattıklarına imrendim başta, ardından böylesi bir
hayatın beni yoracağını hissettim bir kez daha. Bu yaştan ve bu sorumluluklardan sonra
hayatımın akışını değiştirmem pek olası görünmüyor zaten. Gene de farkında
olmadan yaptığım seçimlerin bana uyduğunu görmek güzel.
Sanat ile ilgilenmek ancak, hayatı farklı
bir işle kazanmak. İşte benim ideal düzenim...
Andaç'ın eserinde bahsettiği romanını
bitirip bitirmediğini merak ettim. Bu yazıyı hazırlarken internet bağlantım
yok. Bu yüzden kontrol edemiyorum. Öyle sanıyorum ki bu roman bitmeyecek, bitse
de yayınlanmayacak.
Yazıyı okuduğunuz sırada sorumun yanıtını öğrenmiş
olacağım. Gene de bu yazıya eklemeyeyim yanıtını...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.