Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Cumhuriyetimiz ile yaşıt Hıfzı Topuz'un yaşamında iz bırakanları anlattığı anı kitabını ilgiyle okudum. Remzi Kitabevi'nden ilk baskısını 2005 yılında yapan eser 500 sayfaya yakın.
Paris ve Afrika anıların geçtiği iki mekan. 1983 yılına kadar UNESCO'da çalışan Topuz, bu süre içerisinde Paris'te yaşayan ve yolu Paris'e düşen bir çok sanatçı ile yakın ilişkiler içerisinde olmuş. Kitabında bu kişilerle ilişkilerini de anlatıyor. Avni Arbaş, Fikret Mualla gibi ressamlardan Bedri Rahmi, Nazım Hikmet gibi şairlere dek uzanan kişiler, kitapta ayrı başlıklar halinde anlatılmış. Hıfzı Topuz'dan iki tarihi roman okumuştum bugüne kadar. İlki Kara Afrika'nın kara yazgısını değiştirmek uğruna verdiği mücadelede öldürülen Lumumba'yı anlatıyordu. Diğeri ise Osmanlı'nın son dönemine eğilmişti. Anıları okuyunca iki kitabın kaynağını anlamış oldum. Topuz'un ailesi, Osmanlı'nın son dönemine tanıklık edenlerden oluşuyor. Bu tanıklıkları dinleyerek büyümüş Topuz. Araştırmalarıyla o dönemin ayrıntılarına ulaşmış. Güçlü kalemi ve akıcı anlatımı da birleşince ortaya bizler için hazine değerinde eserler çıkmış. Lumumba kitabı ise Topuz'un bizzat kendi tanıklıkları ve anlatılanları birleştirerek oluşturduğu bir eser sanırım. Lumumba'nın ailesi ile konuşmuş Afrika'da görev yaparken. Topuz'un anılarını okurken kayıt tutmanın ne kadar önemli olduğunu gördüm bir kez daha. Yaptıklarını, gördüklerini, düşündüklerini kayda geçirmek ve zamanı geldiğini düşündüğünde bunları akıcı dille eser haline dönüştürmek. Bence Topuz gibi ömür geçirenlerin bize hediyesi böylesi paylaşımlar.
Anı kitaplarını okumayı sevdiğimi daha önce defalarca yazmıştım. Başkalarının hayatlarını ve tanıklıklarını okumak neden bu kadar ilgimi çekiyor tam olarak bilemiyorum. Belki yaşanmışlıklardan ders çıkartmak denilebilir, belki de bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlayabilmeye yardımcı olur umudu.
Topuz'un anıları sayesinde bir kaç mekan ve adres not aldım. Yeri ve zamanı gelince o adres ve mekanları bloga konu edeceğim.
Anı kitaplarını okumayı sevdiğimi daha önce defalarca yazmıştım. Başkalarının hayatlarını ve tanıklıklarını okumak neden bu kadar ilgimi çekiyor tam olarak bilemiyorum. Belki yaşanmışlıklardan ders çıkartmak denilebilir, belki de bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlayabilmeye yardımcı olur umudu.
Topuz'un anıları sayesinde bir kaç mekan ve adres not aldım. Yeri ve zamanı gelince o adres ve mekanları bloga konu edeceğim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.