Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Başlık, pek anlatmak istediğimi anlatamadı sanırım. Umarım yazı ile başarırım. Mekanımız Paris'in Saint Germain Bulvarı ile St. Benoitand sokağının köşesinde yer alıyor. Kırmızı renkli koltuklar ve aynalarla filmlerde gördüğümüz eski kafeleri hatırlatıyor. Paris'in ev sahipliği yaptığı düşünürlerden Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir'un zamanında gittiği kafelerden olduğu söyleniyor. Mekanın önündeki meydana da bu ikilinin ismi verilmiş.
Gelelim başlığa. Mekana bugün gidenler, gözlemim ve okuduklarımdan çıkarttığım ortak sonuç, turistler ve zenginler. Cafe de Flore'de oturdum, bir kahve için varoluşçuları andım demek isterseniz 6 €'yu gözden çıkartmalısınız.
Aynı bölgede, benzer özellikler taşıyan başka bir mekan ise Les Deux Magots. Başka bir yazıda da onunla ilgili gözlemimi paylaşırım. Bu tür yerleri gördükçe aklıma ülkemizdeki mekanlar ve süreklilik sorunları geliyor. Ankara'da Piknik'ten söz edilir hep. Keşke bugüne kalabilseydi.
Bugün Ankara'da her köşe başında Amerika kökenli bir kahve zincirinin şubeleri var. Bu zinciri ilk gördüğüm yer Tayvan'ın başkenti Taipei'ydi. O tarihlerde henüz ülkemizde şubesi olmayan bu zincir kahveciyle ilgili, ülkemize gelse kesin tutmaz. Bizde kahve o kadar tüketilmez diye düşünmüştüm. Yatırım danışmanlığında başarılı olamayacağımın kanıtıdır bu tahminim. Paris'te sokakları arşınladığım günlerde pek sık rastlamadım bu zincirin şubelerine. Louvre Müzesi'nin içerisinde var gerçi ancak yine de Cafe de Flore'yi koruyorlar, bizlerin de katkısıyla.
Ankara'da, Selanik Caddesi'ndeki Akman pastanesinin kapanmamış olmasına seviniyorum. Bir ara kapanır gibi olsa bile o karardan vazgeçilmesi umutlandırıyor beni.
Cafe de Flore'nin web sayfası http://cafedeflore.fr
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.