Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Şebnem Ferah'ın çarpıcı şarkısıdır. Hele orkestra eşliğinde söylediğini kimbilir kaç kez dinlemişimdir. Her ne kadar şarkı bir aşk şarkısı da olsa, hayatın her alanına uygulayabilirsiniz sözlerini.
Bu yazının sebebini bilenler biliyor, bilmeyenler ileride yazdıklarımdan öğrenecekler.
Reklam kampanyaları gibi oldu biraz farkındayım.
Yakında diyelim, pek yakında...
Bu arada yazı dizisini unutmuş değilim. Dizinin üçüncüsü dağıtım şirketi bölümü birazdan blog sayfasında okumanıza hazır olacak. Bölümün başlığı dağıtım şirketi, ancak yazıda şirketten ziyade sürece ilişkin tespitlerimi paylaşacağım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.