Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Tefrika roman zamanına yetişemedik. Günlük gazetede, arkası yarın şeklinde yayınlanan romanları hatırlamıyorum. Arslanoğlu'nun, Yazılama yayınları tarafından Eylül 2013'te basılan son romanı aslında 17 Mart 20 Haziran 2013 tarihleri arasında Sol Gazetesi'nde yayınlanmış. Romanı ilginç kılan bir başka özelliği ilk bölüm sonrası güncel olayları içine alacak şekilde yazılmış olması. Geçtiğimiz ilk baharın sonları ve yaz başında Arslanoğlu bir hayli yoğun olsa gerek. Hem ülkenin gündemi çok hareketliydi hem de roman bütünlüğünü kaybetmeden günceli roman içerisine eklemek gibi zor bir işe girişmişti.
210 sayfalık roman, Arslanoğlu'nun Reenkarnasyon Kulübü adlı bir önceki romanıyla benzer özellikler taşıyor. Her iki romanda da bilinen şahsiyetlere dair çözümlemeler var. Her iki romanda da kahraman bunu yaparken dolaylı bir yol seçiyor. Arslanoğlu, Reenkarnasyon Kulübü'nde Atatürk'e dair tespitleri yeniden Atatürk olarak hayata geldiğine inanan bir karaktere söyletiyor. Kayıp Devrimin Öncesinde de ise tanıdığımız isimlerin benliğine sızan kozmik bilinç'i kullanmış. Bu her şeyi bilen tanrı anlatıcı, romanın akışı içerisinde yazarın değinmek / analiz etmek istediği karakterler arasında dolaşmasını sağlıyor. Roman tekniği olarak beğendiğim ve amaca hizmet eden bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Hatırlatayım, edebiyat eğitimi almış değilim.
Kolay okunan bir dil kullanılmış. Gazetede tefrika edileceğinden olsa gerek bu dil seçimi. Kayıp Devrim Öncesinde'nin kimi satırlarında, yazarın da içine sinmediğini düşündüğüm, klişeler var. Günlük ve güncel olarak yazılan bir romanda bu tür klişelere yer vermeden olmuyor sanırım:
"Siz anladınız onu" dedi Aslı hanım yeniden küçük bir kahkaha atarak, bu da polisiye romanlardan bir kalıp, büyük kahkaha nasıl olur kim bilir, s 154
Son dönemde Gezi parkı, haziran direnişi konularında çok sayıda kitap yayınlandı. Arslanoğlu'nun romanı, gezi direnişi sürecini içeriden anlatan bir roman olarak önemli bir eser. Bunu yaparken, yazılış özellikleri nedeniyle, farklı bir kurguya ve farklı bir üsluba sahip.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.