Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Düzenli takip ettiğim web sayfalarının birisi olan DigiTAG'da yer alan bir habere göre Almanya'nın Die Mediananstalten adlı kuruluşu (yayıncılık alanını düzenleyen 14 kuruluşun bir araya gelmesiyle oluşan çatı birlik) Digitalization 2013 adıyla bir durum raporu yayınlamış. Rapor hem Almanca hem de İngilizce olarak Die Mediananstalten'in web sayfasında indirilebilir. Rapor, sadece sayısal televizyon ile ilgili değil. Sayısal radyo ve internet yayıncılığı da raporun konuları arasında. Bu yazıda, raporda önemli gördüğüm konuları maddeler halinde sıralamaya çalışacağım.
Rapora geçmeden önce bilinmesi gerekenler:
- Uydu ve kablo yayıncılığının hayli gelişmiş olduğu bir ülke. Kablo ve uydu üzerinden yayın izleyenlerin toplamı % 9o'ı geçiyor.
- Sayısal karasal televizyon yayınlarına DVB-T standardıyla başladılar. İşin doğrusu beklenildiği kadar ilgi görmeyen DVB-T yayınlarından, 2013 içerisinde, RTL grubu çıkma kararını açıkladı. Avrupa yayıncılık dünyasında tartışmalara yol açan kararı, Krakow'da katıldığım etkinlikte RTL Group'un üst düzey bir yöneticisine sormuştum. Tamamen ticari bir karar olduğunu söyleyen yönetici, RTL yayınlarının Doğu Avrupa'da bir çok ülkede DVB-T üzerinden yayınlanmaya devam ettiğini söylemişti.
- Ayrıca gene Almanya'daki sayısal karasal yayıncılık ile ilgili 16 Nisan 2013 tarihinde EBU'nun dergisinde Ulrich Reimers imzalı bir makale yer almıştı. Makalede DVB-T2 denemelerinin, DVB-T / T2 arasındaki kazancı beklenildiği kadar olmadığını ortaya koyduğunu söylüyordu. DVB-T2'nin kurulmasının pek mantıklı görünmediği hatta DVB-T'nin de mevcut haliyle kullanılmasının yerine dinamik yayıncılık adlı yeni bir hibrit yayın standardının geliştirilmesinin yerinde olacağı savlanıyordu. Bu makaleyi daha önceki yazılarımda tartışmıştım.
- Raporun tam adı: Yayıncılık ve internet: Tez, Antitez, Sentez? Felsefi akımların doğduğu bir ülke olunca raporun başlığı da böyle oluyor demek ki.
- 2013 yılında yapılan araştırmaya göre Almanya'da sadece analog televizyon yayını izleyen hanelerin oranı %19,2. Sayı yüksek görünebilir. Ancak doğru okumak gerekiyor. Bu haneler, sayısal uydu / kablo erişimine sahipken analog kablo yayını almayı sürdürmek zorunda kalan hanelerden oluşuyor. Oran hiç de az değil. Raporun ilerleyen bölümlerinde konunun ayrıntılarına inildiğinde hane gelirinin bu tercihte en büyük rolü oynadığı görülüyor. Sayısal kabloya göre daha hesaplı olan analog kablo tercihi biraz da zorunluluk gibi.
- Televizyon yayınına erişim yüzdeleri ise şöyle: Kablo % 46,3 Uydu % 46,2. Karasal sayısalın % 11, DSL'in oranı ise %5'in altında. Toplamın 100'ü geçtiğini düşünebilirsiniz. Ancak hanelerde birden fazla yöntemle yayına erişilebildiğini unutmamak gerekiyor.
- Connected TV yakın dönemin hararetle takip edilen konularından. Bu alanda Almanya, genele uyuyor. İnternete bağlanabilen televizyon sahiplerinin az bir bölümü gerçekten internete bağlanıyor. HbbTV uyumlu televizyon sahiplerinin yarısında, HbbTV yayınlarını alabilecekleri paket yok. Bu pakete sahiplerin ise sadece %10'u düzenli HbbTV yayını izliyor.
- Radyoda durum benim için sürpriz oldu. Rapora göre Almanya'da %94 radyoya analog FM üzerinden erişiyor. Sayısal radyonun payı ise sadece %4,8.
- Almanya'da satılan DAB alıcısı sayısı 500.000'e ulaşmış. Bu rakam araç içindeki DAB alıcıları ile hibrit radyo alıcılarını kapsamıyor. DAB yayınlarını bir şekilde alabilen cihazların toplam sayısının 3 milyona yaklaştığı hesaplanıyor.
- Radyoya ilişkin verilere bakıp, Almanya'da da tutmamış bizde hiç tutmaz diye düşünenler olabilir DAB için. Ancak göz ardı edilmemesi gereken, Almanya'da FM bandının bizdeki kadar dolu olmadığı ve düzgün FM yayını dinlemenin olanaklı olduğu gerçeğidir. Ülkemizde, büyük şehirlerde evde FM dinlemek neredeyse olanaksız hale geldi. Radyo kanallarının birbirinin dibindeki frekanslarına bir de deviasyon sınırlamalarına uyulmaması eklenince ortaya dinlenemeyen radyolar çıkıyor.
- Uydu operatörü SES'in yayınladığı araştırma sonuçlarına göre İtalya, Finlandiya ve İngiltere televizyon yayıncılığında %100 sayısallaşmayı tamamlamış ülkeler. İspanya %99, Fransa ise %98 ile onları takip ediyor. Burada bir noktayı belirtip öyle devam edeyim. %100 sayısallaşma derken tüm platformların (uydu, kablo, karasal) sadece sayısal yayın yaptığı kastediliyor. Ülke karasal yayınlarında analog switch off yapmış olabilir. Ancak kablo, kimi bölgelerinde, halen analog yayına devam ediyorsa %100 sayısallaşma tamamlanmamış anlamına geliyor. Almanya %80'lik sayısallaşma oranıyla %79 olan Avrupa ortalamasının üzerinde yer bulmuş kendisine. Bu anlamda Türkiye'de durum nedir diye merak edenleriniz olabilir. Ne yazık ki Die Mediananstalten'in raporunda yer verilen grafikte Türkiye'ye ilişkin veri bulunmuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.