Avrupa kıtasının kuzeyindeki başkentte hava soğuk. Ağustos ayında olmamıza karşın akşamları kısa kollu giyeceklerle dolaşmak mümkün değil. Dükkanlarda kalın yün kazakların satılmasına şaşmamak gerek. Eski kent meydanı dışında kalın surlar var. Bunların bir bölümü 1500'lü yıllardan kalmış.
Gürcü kahvesi diye satılan Türk kahvesi. Yunan lokantasında da Yunan kahvesidir adı eminim.
Fotografta ne kadar belli olmuş bilemiyorum, ancak yüksek aralıklı zor inilip çıkılan bir merdiven. Böyle merdivenlerden bolca var.
Kilise çok. Kimisi daha güzel görünümlü.
Ortaçağdan kalma kent surlarından
Badem, Talin'de kavrularak satılıyor. Fotografta gördüğünüz arabalardan kent içerisinde çok sayıda bulunuyor. Sarmısaklı ile şekerli olarak kavrulan bademlerin tadına bakabilirsiniz.
İnsan kendi fotografını çekmeye çalışınca böyle garip çıkıyor.
Helsinki ve Stokholm yakın iki başkent.
Estonya tarihi boyunca birçok farklı ülke tarafından işgal edilmiş. İki bağımsızlık günleri var. Birincisi 1918-20 arasındaki ilk kurtuluş savaşlarının ardından Şubat ayında. İkinci ise 20 Ağustos 1991'de bağımsızlıklarını ilan ettikleri gün. Alman ve Rusya başta olmak üzere farklı ülkelerin etkisi bugün de görülüyor. Talin'de yaşayanların önemli sayılabilecek bir bölümü Rus. Etiketler ve uyarı yazıları çoğunlukla Kiril alfabesiyle de yazılmış.
Estonya dümdüz bir ülke. En yüksek yeri 400 metre bile değil. Talin, 2011 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmuş. Tallinn Card adlı bir kart alırsanız epey bir müze ücretsiz oluyor, kimi yerlerde de indirim kazanıyorsunuz. Ancak bu kartlar ucuz şeyler değil. O yüzden hesabınızı iyi yapmanız gerekiyor. Bir çok kilisenin olduğu Talin'de, okuduklarıma göre, halkın %20'si ateistmiş.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.