Bir daha arasam, acaba gelmiş midir eve? Gene annesi çıkarsa ne diyeceğim? Konuşmadan kapatsam ayıp, onu sorsam, evladım daha bir saat önce de aramadın mı dese ne cevap vereceğim? Kartta kaç kontür kaldı onu da bilmiyorum. Kartı takınca gösterirdi eskiden, bozulmuş bu galiba, arama başlamadan göremiyorum kaç kontürün kaldığını. Öylece kalakaldım pastanede. Birden hışımla kalkıp gitti. Oysa daha yeni oturmuştuk. Çaylarımızı söyleyip pasta sipariş etmiştik. Çayın gelmesini bile beklemedi. Bu soğukta eve dönmüştür diye düşünüyorum ama kim bilir belki siniri yatışsın diye dolaşıyordur. Ne kadar da aptalım. Öyle pat diye sorunca afalladım. Lafı ağzımda geveledim. Sonra o da kalkıp gitti. Neyse, bir saatten fazla geçti. Bir daha çevireyim numarayı. Belki dönmüştür.
Italo Calvino'dan okuduğum ilk kitap Can yayınlarından Rekin Teksoy çevirisiyle ilk baskısını 1991'de yapmış Zor Sevdalar adlı öykü kitabı. Benim okuduğum 1999 tarihli dördüncü baskısı. Calvino'nun dilimize çevrilen çok sayıda eseri varmış. Küba doğumlu yazar, iki yaşında İtalya'ya gelmiş ve orada yaşamış. Eserlerini de İtalyanca yazmış. Zor Sevdalar, yazarın 1949 - 1967 yılları arasında kaleme aldığı 13 öyküsünden oluşuyor.
Tutku, aşk, kaçamak, yolculuk, aldatma, Calvino'nun öykülerinde bu temaların hepsi var. Ortak özellikleri ise hepsinin bir serüven olarak ele alınması ve anlatılması. Ayrıntılar, betimlemeler, iç sesler, derinlemesine analizler okuduğum öykülerde yoğun olarak yer alıyordu. Beni en çok etkileyenleri ise Bir Memurun Serüveni ve Bir Fotoğrafçının Serüveni başlığını taşıyan iki öykü oldu. Bir Fotoğrafçının Seüveni'ndeki kimi tespitler üzerine ben de çok düşünmüştüm bir dönem. Fotoğraf çekmenin anlamı / anlamsızlığı, anı yakalama çabası, sonradan bakıp bakıp düşünmek. Calvino, bu öyküsünde şöyle bir tespitte bulunmuş:
"Dünyaya bir çocuk getiren ana babaların ilk güdülerinden biri, çocuğun fotoğrafını çekmek oluyordu; büyümenin sürati nedeniyle sık sık fotoğraf çekmek gerekiyordu, çünkü hiçbir şey, çok geçmeden silinip yerini sekiz aylığa, sonrada bir yıllığa bırakacak olan, altı aylık bir çocuk gibi unutulmaya, anımsanmamaya elverişli değildi ve üç yaşındaki bir çocuğun ana-babasının gözünde erişmiş olabileceği yetkinlik, yerini dört yaşın yeni yetkinliğinin alarak, onu yok etmesine engel değildi, fotoğraf albümü her biri kendi benzersiz kusursuzluğuna yönelik bütün bu geçici yetkinliklerin kurtuldukları, yan yana geldikleri yer gibi oluyordu." s.50
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.