Ana içeriğe atla

sahilde

Dalgaların sesini dinlemeyi seviyorum. Huzur veriyor. Kimi arkadaşlarım denize girip, suların içinde oynuyor. Bense denizi seyretmeyi, dalgaları dinlemeyi tercih ediyorum. Havalar soğumaya başladı. Kalabalık azaldı. Çocuk parkında yaramazların cıvıltıları yok artık. Salıncağın gölgesinde pinekleyen bir kaç arkadaş var parkta canlı namına.  Sabah, daha güneş doğmadan gelip oltasını sandalyeye sabitleyen adam da olmasa, sahile de gelen yok.  Kasabanın bu halini seviyorum. Tüm kasabanın tek sahibi bizmişiz gibi geliyor. Yemek bulduğumuz sürece değmeyin keyfimize.  Adam bugün balık tutabilecek mi acaba?

Traffic Message Channel TMC

Radyo ve radyo teknolojileri üvey evlat muamelesi görüyor ülkemizde. 30 yaşın altında olup da evinde radyo dinleyen yok denilecek kadar az. Araç içerisinde ve mobil cihazlardan dinlenilen bir yayın haline dönüşüyor radyo giderek. Aslında bu durum ülkemize özgü değil. Tüm dünyada videoya, görüntüye, bir açlık var. İnternet üzerinde dolaşan trafiğin de büyük bölümünü video oluşturuyor ve geleceğe yönelik öngörüler, bu eğilimin artacağına işaret ediyor. 
Bu, gene gereksiz ve gene uzun, girişten sonra gelelim başlığımıza: Trafik Mesaj Kanalı. Eğer bir sunum yapıyor olsaydım salona bu noktada sorardım: Kaçınız bu kısaltmanın anlamını biliyor diye. Sunuma gelenler içerisinde bile epey sayıda kişi bu kısaltmayı daha önce duymadığını söylerdi sanırım. İkinci sorum ise kaçınız kullanmakta olduğu yön bulma (navigasyon) cihazında TMC desteği olup olmadığından haberdar olurdu. İlk sorudan daha az sayıda elin kalkmasını beklerdim bu kez. 
Benim sorunun bu işte. Konuya giremiyorum. 
Radyo veri sisteminin bir uygulaması, bugün konu ettiğim. Radyo veri sistemi ile ilgili daha önce bir kaç yazı yazmıştım. Hatta RDS-TMC başlıklı bir yazım da var. Onları okumadıysanız diye düşünerek kısa bir hatırlatma yapayım. FM radyo yayınları üzerinde veri taşınabilecek bir kapasite bulunmaktadır. Radyo veri sistemi (Radio Data System RDS) olarak bilinen ve standartları tanımlanmış bu alan üzerinde çeşitli özellikler, katma değerli servisler, kamuya yönelik uyarı sistemleri (Emergency Warning System E W S) sunulabilir. 
ülkemizde RDS
Çoğunlukla araç radyolarının önünde küçük ekranda kayan bir yazı ile dinlemekte olduğunuz radyonun frekans bilgisi, ismi, kiminde çalan şarkının ve şarkıcının ismi geçer. İşte bu bilgiler RDS sistemi üzerinden gönderilir. İki tür bilgi göndermek mümkündür RDS'de. Birincisi sabit bilgiler, ki RDS kodlayıcısı verici sistemine yerleştirilirken bir kez programlanır ve cihaz arıza yapana kadar aynı bilgiler gönderilir. İkincisi ise değişken bilgiler (ki buna dinamik RDS de denilmektedir). Burada ise RDS üzerinden gönderilecek bilgiler yayın ile birlikte dağıtım şebekesi (büyük yayıncı gruplarda uydu, tek vericili yerel radyolarda karasal link) aracılığıyla RDS kodlayıcısına ulaştırılır. Teknik olarak, sabit RDS'den daha zordur. 
RDS sadece şarkı / şarkıcı ismi için mi kullanılır?
Elbetteki hayır. Aslına bakarsanız sürücünün dikkatini dağıtacağı gerekçesiyle kimi Avrupa ülkelerinde kayan yazılı RDS uygulamaları yasaklanmıştır. Yani, bizdeki RDS uygulamalarının büyük bölümü, aslında yasaklanması gerekebilecek şeylerdir. İşin bu kısmını düzenleyici ve denetleyici kuruluşlara bırakıp sorumuza dönelim. RDS ile Alternatif Frekans uygulaması yapmak olanaklıdır. Böylelikle radyo alıcısı, RDS üzerinden gönderilen alternatif frekans bilgileri sayesinde yol boyunca değişecek radyo vericileri ve frekanslarını dinleyiciye hissettirmeden değiştirebilir. Ankara - İstanbul, Ankara - İzmir karayolları boyunca TRT FM yayınlarının AF ON pozisyonundaki alıcılarda kesintisiz dinlenmesinin sebebi budur. Bir diğer önemli uygulama ise trafik anonsları : Traffic Announcement (TA). Burada ise özel bir yayından bahsedilmektedir. Bu özel yayın, çoğunlukla kamu yayıncısı tarafından oluşturulan ayrı bir verici ağı ile yol güzergahlarında oluşturulur. TA işaretli bir yayın farkedildiğinde dinlemekte olduğunuz radyodan TA yayını yapan radyoya geçirilirsiniz, radyonun sesi açılır ve bu anonsu duymanız sağlanır. Hatta o sırada radyo yerine teyp, CD, MP3 de dinleseniz alıcınız RDS işaretlerini algılayabiliyorsa TA yayını yapan istasyona sizi taşır. Bu hizmet henüz ülkemizde yok. Ancak, duyduğuma göre çok yakın bir tarihte başlatılacak. 
sonunda T M C
Bu uzun ve büyük olasılıkla gereksiz girişten sonra konuya, nihayet gelebildim. Yol bulma cihazları, malum G P S uyduları aracılığıyla hesapladığı konumla üzerindeki haritadan sizi dilediğiniz yere ulaştırmaya çabalar. Peki gitmekte olduğunuz yol kapalıysa? Bu durumu yolun kapalı bölümüne gelinceye kadar fark edemezsiniz. Eğer T M C destekli bir yol bulma cihazına sahip değilseniz. Ülkemizde yakın zamanda Başarsoft (Google Maps'in Türkiye haritalarını da sağlayan yerli gurur kaynağımız) tarafından uygulamaya sokulan T M C destekli navigasyon sistemleri sayesinde artık yoldaki trafik bilgilerini eş zamanlı olarak erişmeniz olanaklı. Şu an için, bendeki cihaz TGRT, FM üzerinden gönderilen anlık durum bilgileri sayesinde, yoldaki tıkanıklar önceden bilinip size alternatif yollar öneriliyor. Cihaza ait ekran görüntülerini de cihazı kullandıktan sonra bu yazıya ekleyeceğim. Merak edenler için yok, bu cihazdan satın almadım. Bir şekilde deneme amaçlı elimize gelen bir cihaz var ve bir kez daha hayır, bu yazı için gelmedi cihaz :)
TMC verileri nasıl oluşturuluyor
Bu iş için birden fazla yöntem var. Başarsoft hangisi tercih etti, işin doğrusu biliyorum ama söylemek bana düşmez. Ben yolları anlatayım. Öncelikle bu TMC verisi işinin, ayrı bir iş olarak Avrupa'da özel şirketlerce yapıldığından bahsedeyim. Verinin oluşturulması için bu veri hazırlayıcısı şirketler karayollarının kenarlarına algılayıcılar yerleştiriyorlar. Trafiği düzenleyen otoritelerden, gönüllülerden, trafikte seyreden ve takip sistemi gibi anlık konum ve durum bilgisi oluşturan araçlardan bilgiler derleniyor. Tüm bu farklı kaynaklardan derlenip toplanan veriler bir yazılım aracılığıyla değerlendiriliyor. Yolun normal şartlardaki hızı, genişliği, planlı bakım olup olmadığı gibi sabit verilerle de desteklenen yazılım sonunda verilerden bilgiye ulaşıyor. Bu bilgi operatörlerce değerlendirilip RDS kodlayıcısının algılayacağı biçime dönüştürülüyor. Ardından hangi radyo istasyonu üzerinden taşınacaksa, onun yayın merkezine gönderilyor. Yayın merkezinde her vericiye ayrı hatlarla dağıtım yapılması önemli. Çünkü diyelim İstanbul'un Taksim'ine ait bir trafik bilgisinin Bolu dağındaki FM vericisinin RDS kodlayıcına gönderilmesinin anlamı yok. Bu noktada iki şey yapılabilir. Birisi, veriyi tüm vericilere gönderip vericide RDS kodlayısının önüne konulacak bir filtre cihazı ile sadece ilgili verinin RDS kodlayıcısına akmasına izin vermek. İkincisi ise veriyi sadece ilgili verici istasyonuna göndermek. Her iki çözümün de avantajları ve dezavantajları var. 
Hülasa, eğer navigasyon cihazı alacaksanız TMC destekli bir model tercih edin. TMC yayınları için aboneli falan da istemiyorlar...
Pişman olmazsınız...
Konuyla ilgil okumaktan sıkıldıysanız ve izlemeyi tercih ederseniz Başarsoft CEO'su Alim KÜÇÜKPEHLİVAN'ın açıklamalarına buradan ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den...

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin / Barış Bıçakçı

Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum.  Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte.  Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor.  Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

renk ahenk

Birbirinden ince bir çizgiyle ayrılmış, farklı boyut ve renklerdeki çokgenlerden oluşan fotoğraf bana hayatı hatırlattı. Bu kareyi çekip bir blog yazısının öznesi yapma fikri oluştuğundan beri yazı kafamda şekilleniyor. Yazıp yazıp siliyorum. Bir saat önce harika diye düşündüğüm içeriğin, bir saat sonra saçmalık olduğuna karar veriyorum.  En doğrusu, yazıyı kafamın içinden çıkartıp bloga aktarmak. Yoksa yazıp silme döngüsü bitmeyecek.   Çokgenleri her gün karşılaştığımız olaylar dizisine benzetiyorum. Her birisi kendi içinde farklı renklere boyanmış, kimi canlı ve coşkulu; kimi daha soluk ve karanlık. Birbirinden ince çizgiyle ayrılmış da olsalar bütünü oluşturan parçalardan ibaretler aslında. Anlamları, diğer parçalarla birlikteyken ortaya çıkıyor. Bir metro durağında gördüğüm bu sanat eseri bende böylesi çağrışımlar yaptı. Videolarla çevrili dünyamızda, umarım yazılarım gününüzü güzelleştiriyordur. Videoya inat, yazmaya devam edeceğim. Okuyanların çoğalması dileğiyle......

avluda

Soğuk bir kış. Bulutsuz, masmavi gökyüzü havanın ayaza döndüğünün kanıtı. Güneş var ama ısıtmıyor. Avluda bir ileri bir geri yürüyorum.  Eldivenin içinde bile kaskatı kesilmiş ellerimi birbirine sürterek ısıtmaya çalışırken içeriden gelecek iyi haberi bekliyorum. Ne kadar da uzun sürdü değerlendirmeleri.  Bir saat önce sözlü sınavın sonunda, siz dışarıda bekleyin, birazdan sonucu açıklarız deyip beni kapının önüne koyarlarken işin bu kadar uzayacağını hiç tahmin etmemiştim.  Gidip bir kafede beklesem, ama ya bir şey sormak için seslenirlerse. En iyisi soğuğa aldırmadan beklemeye devam etmek.  Hayat da böyle bir şey değil mi zaten. 

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...