Dalgaların sesini dinlemeyi seviyorum. Huzur veriyor. Kimi arkadaşlarım denize girip, suların içinde oynuyor. Bense denizi seyretmeyi, dalgaları dinlemeyi tercih ediyorum. Havalar soğumaya başladı. Kalabalık azaldı. Çocuk parkında yaramazların cıvıltıları yok artık. Salıncağın gölgesinde pinekleyen bir kaç arkadaş var parkta canlı namına. Sabah, daha güneş doğmadan gelip oltasını sandalyeye sabitleyen adam da olmasa, sahile de gelen yok. Kasabanın bu halini seviyorum. Tüm kasabanın tek sahibi bizmişiz gibi geliyor. Yemek bulduğumuz sürece değmeyin keyfimize. Adam bugün balık tutabilecek mi acaba?
Anı kitaplarını çok severim. Özellikle sevdiğim yazarların anılarından oluşanlara ayrı bir düşkünlüğüm var. Adalet Ağaoğlu'nun Damla Damla Günler başlıklı üçlemesini okurken kafama koymuştum Roman-tik Bir Viyana Yazı'nı okumam gerektiğini. Karar vermem ile gerçekleştirmem arasında biraz zaman farkı olsa bile, sonunda bu isteğimi gerçekleştirdim. Yazıdaki fotografı Viyana'da çekmiştim. Kahlenberg tepelerinden aşağıya inince Osmanlı'nın Viyana kuşatmasını tarifleyen bir duvar resmi. Roman ile ilgili yazıya uygun olduğunu düşündüm.
Herşeyden önce bir tespitte bulunayım. Öyle kolay okunan, herşeyin tüm ayrıntısıyşa ortaya konulduğu, alışıldık kurguya sahip romanlardan hoşlanıyorsanız muhtemeldir ki Ağaoğlu'nun bu romanı size fazlasıyla karmaşık, sıkıcı ve ilerlemeyen bir metin gibi gelecektir. Damla Damla Günler adlı üçlemede, romanın yazılış sürecine dair epey bilgi vardı. Ağaoğlu'nun Viyana'da geçen bir roman yazma isteğinden eşine bahsetmesi, eşinin bir arkadaşıyla konuşurken, arkadaşının oğlu için kiraladığı evi Ağaoğlu'na önermesi ve bu sayede bir yazı Viyana'da geçirmesi. Ağaoğlu, Türk romancılığında çok önemli bir isim. Romanlarında farklı tarzlar denemiş olmasını kendi adıma büyük şans olarak tanımlıyorum. Ruh Üşümesi, bu farklı tarzlardan birisiydi. Roman-tik Bir Viyana Yazı'nda, herşeyi bilen Tanrı anlatıcı yok. Bir çok göndermeler, bir çok eleştiri ve tespitler var. Romanın sonu da "belirsiz". Aslında sonunda ne olduğunun çok önemi de yok belki.
Eğer tarih konusunda öğrenim görüyorsanız, ya da tarih öğretiyorsanız size ayrıca hitabediyor bu roman. Roman kahramanının tarih anlattığı bölümleri okuyun mutlaka. Bu kadar önemli ve göndermeli bir roman hakkında benim gibi sıradan bir okuyucunun yazabilecekleri bunlardan ibaret. Eğer yazdıklarım sizin için yeterli gelmediyse, ki böyle hissediyorsanız çok mutlu olurum, aşağıda iki eleştiri yazısının bağlantısı var. Her iki yazarın da edebiyat alanında akademik kariyer sahibi olduğunu belirteyim.
İlk eleştiri yazısı Nazan Bekiroğlu'ndan. Bilimsel makale tadında bir yazı. Belki de bilimsel bir makaledir. Çünkü Bekiroğlu edebiyat alanında profesör ünvanıyla üniversitede çalışan bir akademisyen.
Mustafa Zeki Çıraklı, ikinci yazının sahibi. O da Bekiroğlu gibi edebiyat alanında akademik kariyer yapmış. Onun yazısı da çok kapsamlı ve sağlam bir eleştiri.
Mustafa Zeki Çıraklı, ikinci yazının sahibi. O da Bekiroğlu gibi edebiyat alanında akademik kariyer yapmış. Onun yazısı da çok kapsamlı ve sağlam bir eleştiri.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.