Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Akşam saat 10'a yaklaşıyor. Ankara'da bir pastanede oturmuş konuşuyoruz eşimle. Yakınımızda dolu iki masa daha var. Birisinde 8-10 yaşlarında bir çocuk anne ve babasıyla oturmuş. Diğer masada 20'li yaşlarında iki genç. Çocuğun elinde küçük ekranlı, babasında büyük ekranlı bir tablet bilgisayar var. Hiç konuşmadan her ikisi de ekranlarına konsantre olmuşlar. Bir süre sonra anne de akıllı telefonunu çıkartıyor çantasından. Artık üçünün de gözü ekranlarında. Gecenin 10'unda o ekranlarda bakacak ne buluyorlar acaba diye merak ediyoruz. Utanmasak gidip soracağız. O derece merak içindeyiz. Bu arada yirmili yaşlardaki iki gencin de elinde akıllı telefonları kurcalayıp duruyorlar.
İletişim çağı bu olsa gerek.
Biz, çağ dışı kaldığımıza kanaat getirip hesabı istiyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.