Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Sine Ergün, genç öykücülere güvenimi tazeleyen isimlerden. Bazen Hayat, Ergün'ün ikinci kitabı. 92 sayfalık kitapta 22 öykü var. Çoğu 3 sayfalık, kimisi ise tek sayfadan ibaret. Kelimeleri süslenmiş, şekil değiştirmiş değil. Yalın ve kısa cümlelerle anlatıyor öykülerini. Öykülerindeki bu duru anlatımı ve kısa tarzı sevdim.
Günlük hayatın bunaltıcı yanlarından, gençlerin ilişkilerinden bahsediyor. Bunu yaparken ne öğretici bir üslup takınıyor ne sorgulayıcı. Daha çok olaylara gözlemci gibi yaklaşıyor. Var olan durumu betimliyor taraf tutmadan. Böyle yaparken ama, Aile Haysiyeti adlı öyküsünde mesela, öyle bir acıtıyor ki okuyanın içini. Kamyon Şoförlerinin Buluşması ve Karanlıkta adlı öyküleri, özellikle Karanlıkta, gerçek üstü anlatımlar taşıyor.
Can yayınlarından 2012'de çıkan Bazen Hayat'ın ikinci baskısıydı benim okuduğum. Dost kitabevi ziyareti sırasında rastlayıp, tesadüfen tanımış olduğum Ergün'ün Burası Tekin Değil adlı ilk kitabını da okumaya karar verdim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.