Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Kalamarı, halka halka doğranıp panelenmiş meze olarak görenlerdenseniz, şerit halindeki şey nasıl dolar dersiniz. Oysa kalamar, aslında içi doldurulabilir bir deniz canlısıdır. Balıkçılardan alırsanız, içini doldurabileceğiniz şekilde temizletebilirsiniz. Zaten bu tarifi denemek için dolmalık temizletilmiş kalamar şart.
Geçenlerde bir meslektaşımla sohbet ederken bana, DVB-T2'nin Türkiye'deki gelişimini anlatan yazının altında havuç çorbası tarifi olunca sayfanın düzenli okuyucusu olmaz tabii dedi. Kendisine fazlasıyla hak versem bile ne yazık ki yazdıklarımı konularına göre ayrı bloglara taşıma fikrine halen uzak duruyorum. Tek yaptığım televizyon teknolojisi yazılarımı İngilizce olarak ayrı bir bloga taşımak oldu. O blogumu, reklamım için kullanıyorum. Henüz emekleme aşamasında olmasına karşın, sayesinde iki uluslararası konferansa davetli olarak katılma olanağı buldum. Hedefim önümüzdeki sene düzenlenecek etkinliklere konuşmacı olarak davet edilmek. Bakalım, zaman neler gösterecek. Bu, muhtemelen gereksiz paragraftan sonra tarife devam edeyim.
Karidesleri kısa bir süre haşlayıp, hazırladığımız dolma içini (biber dolmasındaki gibi bir içten bahsediyorum) karides ile birlikte kalamarın içine dolduruyoruz. Buharlı fırında (%50 buharlı fırın olmalı) pişiriyoruz. Bu sayede kurumadan pişen kalamar dolmalarını servis etmeden önce dilimliyoruz. Üzerine limon sıkıp afiyetle yiyoruz.
Diyeceksiniz ki neden fotograf yok. Çünkü bu tarifi henüz pişirmedim. Malum, İstanbul TV Forum ve Fuarı için evden uzaktayım. Peki tarif nereden çıktı? Osmanlı saray mutfağı yemekleriyle baş döndüren Asitane Restaurant'tan. 2006 yılında restaurant kısmını ziyaret ettiğim mekanın, bu kez otelinde konakladım.
Kariye Oteli, İstanbul'un kişilikli otellerinden. Kariye Müzesi'nin yanıbaşında eski bir konağın restore edilmesiyle 1990'ların başında hizmete girmiş. Konaklama bedelleri, Beyoğlu'nda, Talimhane'de 4 yıldızlılardan hesaplı. Bugün itibariyle kapı fiyatları şöyleydi: Tek kişi 110, çift kişi 160 TL. Dediğim gibi bunlar kapı fiyatı.
Kariye Oteli, İstanbul'un kişilikli otellerinden. Kariye Müzesi'nin yanıbaşında eski bir konağın restore edilmesiyle 1990'ların başında hizmete girmiş. Konaklama bedelleri, Beyoğlu'nda, Talimhane'de 4 yıldızlılardan hesaplı. Bugün itibariyle kapı fiyatları şöyleydi: Tek kişi 110, çift kişi 160 TL. Dediğim gibi bunlar kapı fiyatı.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.