Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Vay beeee. Neler neler olmuş, neler neler oluyor! diyerek okudum ülkemizin tarihine ilişkin bir çok kitabı. Ne ilginçtir ki şimdi bunları kendim yaşıyorum. Bizzat, şaşkınlıkla!
Böylesi şeyler yaşanırken tutup sayısal karasal yayıncılıktan, mekanlardan, tiyatro-film, kitap yazıları yazmak boş işler gibi geliyor.
Bu yaşananlar kitap olacak! Bu kesin. Belki onlarca yıl geçecek ama yazılacak bu günler.
Kim ne yaptı, kim hangi gezegenin sıcaklığını yayınlıyordu olaylar olurken hepsini kaydediyor bellekler.
Gazeteciliğin yüz aklarını da yazıyor. Bu kaos yatışanakadar başka bir şey yazmayacağım.
Ne kadar sürer bilmem.
Umarım sonu gelir,
umarım biran önce gelir
Allah hepimizin yardımcısı olsun...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.