Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Kayahan, çok sevdiğim pop şarkıcılarının başında gelir. Yazının başlığı onun "sarı saçlarından sen suçlusun" adlı şarkısından. Aşk, sanatçıların gıdası ve görülüyor ki evlilik aşkı öldürüyor. Bu konuda daha fazla yazmayıp konuya geleyim. Malumunuz Digital TV CEE etkinliği için Krakow'dayım. Tarih tekkerürden ibaret midir bilmem ama benim yaşadıklarım birbirine çok benziyor. Yaklaşık bir ay kadar önce 30'lu derecelerdeki İstanbul'dan 10'lu derecelerde Londra'ya gitmiştim. Benzer şekilde 35 derecede bıraktığım Ankara'dan 17 derecedeki Krakow'a geldim. Dışarıda durmayacak gibi yağan yağmur ve sonhabar soğuğu var. Neyse ki etkinliğin düzenlendiği Park Inn by Radisson otelinde konaklamayı seçmiştim. Ulaşım ve ıslanma sorunum yok. Etkinlikle ilgili, daha önce de söylediğim gibi, ayrıntılı yazılar paylaşacağım. Ancak bugün değil.
Pre conferance event olarak adlandırılan OTT Special Day'den çıkan sonuç bence net: Content is the KING. Şaka bir yana, mesele elbette içerik. Günün sonunda, ki bu da İngilizce'den tercüme bir "deyim", insanlar içeriği nereden aldığının pek farkında değil. Aslında hiç umurlarında da değil. OTT TV'nin en büyük rakibi ise korsan. Ülkemizde de yaygın olan, içerik sahibi herhangi bir ücret ödemeyen portallar. OTT işini yapan şirketlerin, Avrupa'da da en büyük rakibi onlar. Burada buldukları çözüm, kullanıcıların eğitilerek, yayını kendilerine ait sistemler üzerinden tüketmelerini, hırsızlığa ortak olmamalarını sağlamak. Elbette fazlasıyla naif bir beklenti. Reklam tabanlı OTT hizmetleriyle, yani kullanıcıdan herhangi bir ücret talep etmeyen modellerle bu "naif" beklentiyi gerçekleştirmeyi umuyorlar. Bir yanda Romanya'da Orange'ın 4 € aylık fiyatlarla sunduğu IPTV hizmeti, bir yanda ücretsiz korsan öte yanda ülkemizdeki yaklaşık 20 €'luk aylık fiyatlı uydu tabanlı pay TV hizmeti.
Konu ve gün ile ilgili ayrıntıları ilerleyen günlere bırakmam gerekiyor. Öncelikle sunumların tamamını dinlemem gerekli.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.