Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
İki gündür bağlı televizyon (connected tv yerine kullanıyorum, daha iyi önerilere açığım) dünyasının önemli şirketlerinin sunumlarını dinliyorum. Tüketici elektroniği, kutu üreticileri, televizyon kanalları (özel ve kamu yayıncıları), yazılım geliştiriciler, bir araya getiriciler (integrator yerine kullanıyorum, daha iyi önerilere açığım) kısacası konunun tüm tarafları burada. Olmayan tek taraf, izleyiciler ve reklam verenler. Reklam işi için özel etkinlikler düzenleniyor, izleyiciler ise...
İngilizce'de "at the end of the day" derler ya da "hülasa" konuşulanların, bu etkinliklerin tek bir amacı var: izleyiciyi daha "mutlu" edecek "televizyon izleme deneyimi" yaşatmak. Yoksa kimse ekrana bakarken yayın hibrit bir kutu aracılığıyla mı geliyor, yoksa saf (pure) IP bir kutu mu var ilgilenmeyecek. Bilmek bile istemeyecek. İzleyici, çoğunlukla, en hesaplı şekilde (mümkünse bedelsiz), en sevdiği içeriklere (mümkünse tüm dünyaya) en kolay şekilde ulaşmanın derdinde. Anlatılan çözümlerin tümü de bu "basit" istekleri karşılamaya yönelik.
Peki tüm bu hengamenin sonunda ne olacak? Bildiğimiz televizyon kanalları bildiğimiz şekliyle kalacak mı? Güç ya da para kimde olacak? Kime geçecek? İşte benim gelecek öngörüm:
Kişiselleştirilmiş reklamlar, öneri motorları (recomandation engine), sosyal medya bağlantıları, izleyicisini tanıyan sistemler bir yandan mahremiyeti yok ederken bir yandan daha bağımlı, daha az düşünen, daha az "seçebilen" bireyler yaratacak. Güç ve para, bugün olduğu gibi, "egemenlerin" olmaya devam edecek. İzleyicilerin beslediği sistem, mevcut durumu güçlendirecek.
Umarım yanılırım, ama gidişat bizleri çok aydınlık günlerin beklemediğini gösteriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.