Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Aslına bakarsanız daha günlerce Londra sokaklarında kaybolabilirdim. Zamanımın kısıtlı olduğunu bilince, mutlaka görmek istediklerime öncelik verdim. İyi ki de öyle yapmışım. Neleri gördüm / düşündüm / öğrendim sorularının yanıtını başka bir yazıya bırakıp etkinliğe dair birşeyler yazayım.
Ülkemizde düzenlenen etkinlerin başlama saati olur, her yerde olduğu gibi. Bizdeki fark, düzenleyiciler de dahil olmak üzere herkes o saatte etkinliğin başlamayacağını bilir. Katılımcılar ve düzenleyiciler buna göre hareket eder. Yurtdışında katıldığım bu ikinci etkinlik de tam zamanında başlayacak gibi. Saat 07.13 ve etkinliğin başlama saati 08 olarak duyurulmuştu. Düzenleyiciler, ben 06.45'te geldiğimde hazırlıklarını tamamlamış beni bekliyordu. Geldiğim yer uzak olunca, taa Ankara :), erken çıktım biraz. Etkinliğe gelen ilk delege ben oldum.
İlk baktığım delege kartlarında tanıdık, bildik isimler oldu. Gözüme Vestel çarptı. Zaten ikinci gün bir panelde Metin SALT konuşmacı.
Etkinlik ile ilgili yazılarım ve yorumların sürecek...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.