Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
RTÜK tarafından yapılan ulusal ve bölgesel sayısal karasal televizyon yayın lisansı ihaleleri tamamlandı. RTÜK'ün sayfasındaki bilgilere göre lisanslar için toplam bedel 835 milyon 610 bin TL olarak oluştu. Bu bedel 10 yıllık lisans hakları için toplamda 53 medya hizmet sağlayıcısı şirket tarafından ödenecek. Bunlardan 33 tanesi ulusal yayın lisansına sahip oldu. Kalan 20 yayıncı ise 7 bölgeye yayılmış durumda. Marmara bölgesel lisansı için ödenecek en düşük lisans bedeli 2 milyon 660 bin TL iken, ulusal SD tematik lisansı için ödenecek en yüksek lisans bedeli 1 milyon 50 bin TL. Arz / talep dengesi fiyatlardaki farklılığın sebebi. SD tematik lisans ihalesinde 8 yeterlilik sahibi yayıncı kuruluş 8 lisans için yarışınca fiyat asgari bedel olarak belirlenen 1 milyon TL'den 50 bin TL arttı sadece. Marmara bölgesinde ise, deyim yerindeyse kıran kırana bir yarış yaşandı. İhaleye giren 8 yayıncı, 4 lisans için mücadele etti.
Peki bundan sonra ne olacak? 6112 sayılı RTÜK kanunu ve buna göre çıkartılan yönetmeliklerden okuyalım: VERİCİ TESİS VE İŞLETİM ŞİRKETİ İLE MULTİPLEKS İŞLETMECİLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK'in 5.2 maddesine göre:
"Verici tesis ve işletim şirketi 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre ulusal karasal yayın lisansına sahip kuruluşlarca ve münhasıran Kanunda belirtilen konularda iştigal etmek üzere anonim şirket statüsünde kurulur."
Demek ki 33 + 1 ortaklı ve her ortağın en fazla %10 hisse sahibi olduğu bir şirket kurulabilecek. Burada ve 6112'de tüm ulusal karasal lisans sahipleri ortak olacak diye bir koşul yok. Ancak, eğer ortak olmak isteyen bir şirket varsa bu şirketin elinde ulusal karasal sayısal tv lisansı olmak zorunda. 33 + 1 dememin sebebi ise 33 şirkete dağıtılan ulusal karasal tv yayın lisansının, TRT'ye ihalesiz verilmiş olması. Yani sonuçta 34 kuruluşta, bu Anten A.Ş ve benzeri adla kurulacak verici tesis ve işletim şirketine ortak olma hakkı bulunuyor.
Kanun ve yönetmeliğe göre bu amaçla birden fazla şirket de kurulabilir. Yayıncılar aralarında ortaklıklar yaparak farklı oluşumlara gidebilir. Ancak RTÜK bu şirketler arasında bir tanesini seçecek ve onu Verici Tesis ve İşletim Şirketi olarak belirleyecek.
Peki, ihaleler tamamlandığına göre sırada ne var? 6112'nin Geçici 4. maddesi 1. fıkrasına göre:
"Kanal ve frekans kullanım bedelini 42 nci maddeye göre ödemeyen veya karasal yayın lisansları için sıralama ihalesinin yapılmasının ardından tahsise hak kazanmayan kuruluşların karasal yayınları bir ay içinde Üst Kurulca durdurulur. "
Yani ihale sonucu tahsis kazanamayan yayıncıların, karasal analog yayınları çok yakında durdurulacak. Ulusal yayıncılar için ihale tarihini 18 nisan olarak kabul etseniz yayın durdurulma tarihi 18 mayıs, yani yarın, olarak belirleniyor. Tabii mevcut yayıncıların bölgesel lisans alma olasılığı da düşünüldüğünde sürenin 15 mayıs'tan itibaren 1 ay şeklinde hesabedilmesi daha akla yatkın görünüyor. Bu durumda, sayısal karasal tv yayın lisansı alamamış yayıncıların, analog karasal yayınlarının 15 haziran'dan sonra kapatılması beklenebilir.
Verici Tesis ve İşletim Şirketi kurulduktan sonra hızla yatırımlarını yapacak ve Kasım 2013'de Ankara'dan başlayarak sayısal karasal televizyon yayınlarını izlemeye başlayacağız. Peki neyle? Televizyon satılan marketleri dolaşmaya devam ediyorum. Gördüğüm odur ki ihale sonrası DVB-T2 dediğimde, o da ne, diyene rastlamadım. Herkes bir şekilde DVB-T2 diye bir standart olduğunu duymuş. Ancak, sonuç pek değişmiyor: DVB-T2 dahili alıcılı model yok denecek kadar az. Oysa eskiden bildiğimiz televizyon, düğmesine basılınca açılan ve kanallar arasında gezebildiğimiz bir aygıttı. Eğer cihazlarda T2 dahili alıcı olmaz ise bunlara "televizyon" demek yerine monitör diyebilirsiniz. Çünkü harici alıcı taktıktan sonra monitör olarak satılan modellerden bir farkları kalmaz. RTÜK'ün bu konudaki basın açıklamasını bir kez daha önemle hatırlatıp süreci izlemeye devam edelim:
"Karasal sayısal yayın TV alıcısı veya set üstü cihaz imal eden veya ithal eden sektör kuruluşları yayımlanan standardı TSE’den temin edebileceklerdir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, hem karasal sayısal TV yayınlarının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması hem de tüketicilerin mağdur edilmemesi bakımından, TSE tarafından kabul edilen standardın Türkiye için zorunlu standart haline getirilmesi amacıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı nezdinde girişimlerini sürdürmektedir."
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.