Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
National Gallery, büyük koleksiyonuna karşın ücretsiz gezebileceğiniz bir yer. Tarafalgar meydanında görkemli bir yapı. Ücretsiz rehberli turlar da var. Aşağıdaki fotografta London Eye var. Parlamento binası ve Big Ben adlı saat kulesinin karşısında. Kurulduğunda dünyanın en büyük dönme dolabıydı.
Big Ben, Anadolu lisesinde okuyanların Mr. and Mrs Adams'la birlikte hatırlayacakları bir yapı. Parlamento binasının yanında, Londra'nın sembol yapılarından birisi.
Bisiklet, Londra'da beni en fazla etkileyenlerin başında geldi. Fotografta gördüğünüz gibi bisiklet ambulans bile var. Ben de bir başkentte yaşıyorum ve benim yaşadığım başkentin nüfusu Londra'nın üçte biri civarında, belki daha bile az. Peki 14 milyon nüfuslu Londra'da bisikletliler rahat rahat yollarda otomobillerle birlikte yol alırken Ankara'da neden olmuyor / olamıyor.
Aslında her yerde görebileceğiniz o meşhur Tube planı sorunun yanıtı gibi.
Kırmızı tuğla, Londra'nın bir başka sembolü. Bu tuğlanın bir hikayesi vardır mutlaka.
Televizyon kulesi. DVB-T ve DVB-T2 şebekelerine sahip bir ülke İngiltere.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.