Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Kendi imkanlarımla Londra'da düzenlenecek bir etkinliğe katılacak olmanın heyecanını duyuyorum. Bundan, çok değil, iki yıl önce gene bir mayıs gününde şöyle yazmışım:
"Bu arada merak edenler olabilir düşüncesiyle açıklayayım Connected TV Summit, bu yıl ikincisi gerçekleştirilen bir etkinlik. Londra'da yapılıyor ve katılımı epey bir sterlin. Benim o parayı ödeme olanağım yok. İstanbul'da gerçekleşse bir şekilde yol parasını denkleştirip, katılımı ücretsiz sağlamanın yollarını bulup katılıyorum. Ancak aynı şeyi Londra için sağlamam olanaksız. Bu durumda olanları düşünerek belki de, etkinliği düzenleyen kuruluş önceden kayıt yaptırmanız durumunda ücretsiz online izleme şifresi veriyor. Bu şifre ile tüm sunumları ücretsiz izleyebiliyorsunuz. Etkinlikte fiziksel yer almanın getirdiği kişisel tanışıklık gibi şeylerden mahrum kalsam bile, başka türlü hiç haberdar olamayacağım konuları duymak/görmek güzel. Ne diyeyim, darısı ülkemizdeki etkinliklerin başına..."
Yazıdan, neredeyse tam 2 yıl sonra 22-23 Mayıs 2013 tarihlerinde Londra'da düzenlenecek Connected TV Summit etkinliğine, bu kez uzaktan online olarak da değil üstelik, katılacağım. İki yıl öncesinde "İstanbul'da gerçekleşse bir şekilde yol parasını denkleştirip, katılımı ücretsiz sağlamanın yollarını bulup katılıyorum. Ancak aynı şeyi Londra için sağlamam olanaksız." demiştim. Aslında o kadar da olanaksız değilmiş. Kolay değil elbette. Yol parası, yurt dışı çıkış harcı, vize parası, Londra gibi pahalı bir kentte 3 gece konaklama masrafı gene nereden baksanız epeey bir TL'ye malolacak belki. Ama dediğim gibi olanaksız değilmiş.
Etkinlik bu yıl da, her yıl olduğu gibi, epey bir sterlin. Neyse ki, Videonet şirketinin düzenlediği etkinliğe, yakın zamanda başladığım İngilizce blog sayfası sayesinde blog yazarı kontenjanından katılabileceğim. Uçak biletini kredi kartının biriken puanlarıyla halledince geriye otel ve vize masrafları kaldı. Peki, etkinlikte neler bekliyor beni/bizi. Artık geri sayımda son 20'yi de geçtiğimize göre programın ayrıntılarını inceleyelim birlikte. Birlikte diyorum çünkü benim gibi böylesi etkinliklere katılma olanağı olmayan/sınırlı olanları da düşünerek etkinlik öncesi ve sonrası geniş değerlendirme yazıları hazırlıyorum/hazırlayacağım:
İlk gün program tüketici elektroniği ile PAY TV (abonelik gerektiren TV hizmeti) işbirliğini konu edinen bir oturum ile başlıyor. Ülkemizde de giderek artan bağlı televizyon (connected TV : ağa bağlanabilen "akıllı" televizyonlar) satışları ile birlikte, ayrı set üstü kutusu gerektirmeyen IPTV çözümleri konuşulur oldu. Bu akıllı televizyonlara uygulamalar indirilebiliyor. Set üstü kutusunu, uygulama haline dönüştüren şirketler, bu yolla daha önce abone yapamadıkları yeni müşterilere ulaşabiliyor. Bir diğer avantaj ise hali hazırdaki müşterilerine ek kutu vermeden, ikinci televizyonlarında yer almak. Tabii iş göründüğü kadar, daha doğrusu benim yazdığım kadar basit değil. Tüketici elektroniği üreticileri, son kullanıcıya "aggregator of choice for entertainment" olarak adlandırılan dilimize eğlenceyi seçme/sunma diye çevirebileceğim hizmeti kendileri sunabilir. Aslında bir yere kadar zaten sunuyor. Samsung, LG, Sony gibi üretici devlerinin sundukları bunlara örnek gösterilebilir.
İlk günün ikinci oturumu, aynı konuya bu kez PAY TV açısından bakıyor. İki yıl önce IPTV eskidi, Avrupa OTTye yelken açıyor adlı yazımda değindiğim süreci inceliyor. IT (Information technology: bilgi teknolojisi) dünyasının son dönem güncel konusu bulut bilişim (cloud computing) TV dünyasında da karşılığını buluyor. Bu ikinci oturumda, bence ülkemizde yaygın kullanılacak olan, hibrit set üstü kutularına da değinilecek. Broadband (genişbant bağlantıdan) ile broadcast (havadan/uydudan) yayınları alacak hibrit kutular mantıklı görünüyor. Ancak, uygulama sağlam mühendislik gerektiriyor. Ne zaman broadband, ne zaman broadcast? Kritik bir soru.
Tüm oturumları tek yazıda değerlendirmek hem benim için hem okuyan için kolay değil. Bir etiket de Connected TV Summit için oluşturuyorum. Bu sayede yazılara doğrudan erişebilirsiniz...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.