Seyahatte veya kumsalda, yani aklınızı vermeden, okumak istediğiniz bir kitap arıyorsanız son derece doğru bir seçim olacaktır Cehennem. Dan Brown'un tüm dünya ile birlikte ülkemizde de satışa sunulan son romanında kurgu aynı. Gerçek bilgilerle desteklenmiş, acaba dedirtecek bir olaylar zinciri, olayları derin bilgisi ile çözen profesör ve onu etkileyen güzel kadın. Bu kurgudan sıkıldıysanız sakın Cehennem'i elinize almayın. İşin doğrusu seyahat veya kumsalda değilseniz de yakınından geçmeyin derim.
Zaman, günümüzün en kıymetli değeri. Bunu doğru kullanmak gerekiyor. Televizyondan uzak durduğumuz gibi mısır patlağı kitaplardan da uzak durmamız lazım. Mısır patlağı, yerken keyif verse bile bittiğinde pişmanlık yaratıyor.
Cehennem, İstanbul'da geçen bölümleriyle ülkemizde epey satacaktır. Kitabı okumamışları düşünerek bu yazıda heyecanı bozacak bilgiler vermeyeceğim. O yüzden kitabın temel meselesi üzerine yorum yapmayacağım. Tek söyleyeceğim, kitabın dayandığı tehlikenin sebebinin yaşamakta olduğumuz ve yaklaşık 100 yıldır süren sistemin kendisinden kaynaklandığı ihtimalinin göz ardı edildiği.
Cehennem'i diğerlerinden ayıran ögeler de var. Öncelikle finali. Klasik Amerikan film/kitapları gibi bitmiyor. İkincisi daha önceki Brown kitaplarında sağlam olan kurgu, burada fazlasıyla zorlama. Bu durum, inandırıcılığını yitirmesine neden oluyor. Son olarak, İstanbul kitabın kahramanı değil. Kahraman Floransa, İstanbul olsa olsa yardımcı oyuncu. Gerçi bu kadarı bile tüm dünyada satan bir kitapta yer almak anlamında önemli. Daha şimdiden Cehennem turları düzenlenmeye başlanmış.
Romanla ilgili yazdıklarımı, Babalar ve Kızları kitabına bağlayacağım. Kitabın çevirmenlerinden Petek Demir'in babasıyla ilgili yazdıklarını okumanızı öneririm. Beni çok etkilemişti ve kızlarımı yetiştirirken Petek Demir'in babasını kendime model aldığımı söyleyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.