Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bu tarifte kullanılan su, bir kaç önceki tarifteki kabakların haşlama suyudur. Bir kaç önceki tarifteki kabak kayığını yapmamış olanlar normal su kullanabilir. Efendim bu yer elmasını çok severim. Kendisi bağırsak çalıştırmada çok başarılı sebzelerimizdendir. Kendine göre tatlı bir lezzeti vardır. Çiğ olarak tüketilebildiği gibi zeytin yağlı yemeğinin üzerine dere otu konulduğunda da çok güzel olur. Peki çorbası nasıl olur? Ben yaptım, oldu.
Malzemeler belli: yer elması, bir çay bardağı kırmızı mercimek, soğan ve havuç. Sebzeleri temizleyip, ki yazması kolay ama yapması zor. Yer elması eğri büğrü bir sebze. Soyması zahmetli. Bu temizleme, soyma aşamasını geçtiyseniz bir şey kalmıyor geriye. Kabak kayığında kabakları haşladığımız suyu bu çorbada kullanıyoruz. Sebzeleri zeytinyağında biraz çevirip ardından suyun içerisine atıyoruz. Pişirip ardında parçalayıcıdan geçiriyoruz. Ben karabiber de koydum, yakıştı. Belki az kimyon da yakışabilir, ama peşinen söyleyeyim denemedim. Sadece yakışacağını düşünüyorum. Deneyip, sonucunu yazarsanız sayfada yayınlarım.
Gene fotoğraf yok. Çünkü üşendim... Kabul ediyorum tembelim...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.