Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Gaziantep'e gitmeden önce aldığım kitaplardan biri Çekül Vakfı tarafından hazırlanmıştı. Nülüfer Oktay, kitapta yer alan yazı ve röportajları yapan isim olarak yer alıyor künyede. Mart 2010 tarihli kitap, Gaziantep'teki restorasyon sürecini anlatıyor. Kitabın hazırlanmasında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin de katkıları olmuş. Sanayideki rekabet gücünü giderek yitiren şehir, gelir kapısı olarak turizmi görmüş. Mozaik müzesi, restore edilen binaları ve elbette mutfağı ile bölgenin turizm merkezi olmayı çoktan hakediyor.
Restorasyon işi kolay olmamış. Kitap, sürecin ne kadar sıkıntılı olduğunu örnekleri ile anlatıyor. Halkın desteğini alarak işe başlamanın önemi vurgulanmış. İlginç anektodlara da yer verilmiş. Birini buraya alıntılamak istiyorum. Bayazhan'ı, Gaziantep'e gidenler ziyaret etmiştir. Tarihi hanın bugünkü haline nasıl geldiğini anlatıyor aşağıdaki alıntı:
Güzel işleyen müzelerden Bayaz Han'ın hikayesi de güzeldir. Ortak iş yapan bir Türk ve bir Ermeni, Halep'i ziyarete gider ve bu ziyaret sırasında gördükleri bir hanı çok beğenirler. Aynısını Gaziantep'te yaptırırlar. Ermeni ortak kentten ayrılınca, han Türk ailenin sorumluluğuna geçer. Bu ailenin üyeleri de zamanla başka kentlere taşınır, yapı iyice sahipsiz kalır. Kültür Yolu Projesine kadar...Büyükşehir Belediyesi Bayaz ailesine ulaşır; hanı satın almak istediğini belirtir. O günlerde özel bir girişimci aynı yapı için aileye 2 milyon dolar teklif eder. Fakat Bayazlar belediyenin 800 bin dolarlık önerisine "Evet" der. Çünkü çocukluklarının geçtiği mekan, aslına sadık kalınarak korunacak, bir kültür değeri olarak hayatını sürdürecektir. Turgut Bayaz'ın dediğine göre han, çocukluklarında oyun oynamak için ideal bir yerdir hatta TEKEL'in bahçesinden anason hırsızlığı yaptıkları günleri hatırlar. Gülgü Bayaz Karabey ise "Üç kardeş burada doğduk, burada evlendik...Şimdi müze olarak görmek beni çok duygulandırıyor" yorumunu yapar. (s.44)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.