Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Yarın büyük gün. Karasal yayın lisanslama süreci başlıyor. Öncelikle ulusal, ardından bölgesel ve sonra yerel lisanslar dağıtılacak. Kimsenin izlemediği karasal yayına yatırım yapmak anlamsız çeşitli forum sitelerinde böyle yorumlara rastlıyorum. Bence, ve mültipleks kapasitesi tahsis ihalesine giren medya hizmet sağlayıcı şirketlerce durum böyle değil. Yeni bulduğum ve pek beğendiğim bir benzetmeyle durumu açıklamaya çalışayım.
Malum 10. yıl marşına kadar örülen demir ağlar, son yıllara kadar ihmal edilmişti ve demiryolunu kullanan sayısı oldukça azalmıştı. Analojiye devam edip Ankara-İstanbul arasındaki ulaşım demiryolu, havayolu ve karayoluyla yapabileceğiniz gibi, televizyonu da uydu, kablo ve karasal ortamlardan izleyebilirsiniz. Karasal yayını (karayolu olarak düşünün) basit bir alıcı ve televizyon üzeri anten dışında özel bir araca ihtiyaç duymadan izleyebilirsiniz. Karasal yayına erişim kolaydır ve yayınlanan içerik (çok büyük oranda) ücretsizdir. Ancak kanal sayısı kısıtlıdır. Karayolu ile ulaşım diğer alternatiflerden daha az konforludur, daha uzun sürer ama yürüyerek bile gidebilirsiniz. Kablo ortamı (demiryolu) karasal yayına kıyasla daha fazla kanal, daha çok seçenek (iki yönlü haberleşme-etkileşim) sunar. Ancak ücretlidir. Abone olmanız gerekir. Uydu ise başka bir alem. Analojide uyduya denk olarak uçak kalıyor ama itiraf ediyorum uydu-uçak pek uymuyor. O kadar kusur kadı kızında da olur diyerek devam edeyim. Uydu da hem ücretsiz içerik hem abonelik gerektiren özel içerikler sunulur. İkisinin karması seçenekler de vardır. Ancak ev içerisinde çoğunlukla balkondan, pencereden gelen bir kablo olur. İkinci televizyon da sorunlar çıkar. Hareket halinde izlemek sıkıntılıdır. Yazarken de fark ettim; uydunun sorunlu olduğu konularda çözümler hem var hem de geliştiriliyor.
Sözün özü nasıl Ankara İstanbul yolculuğunu isteyen istediği yöntemle yapıyorsa televizyon yayınını da istediğiniz yöntemle alabilirsiniz. Her bir yöntemin güçlü ve zayıf yönleri var. Ancak bu zayıf ve güçlü yönler karasal televizyona yatırım yapılmaması gibi bir karar verilmesini gerektirmez. Zaten düzenleyici ve denetleyici kuruluşun açıklamalarında ihalenin yapılacağı, takvimin işleyeceği şüpheye yer vermeyecek netlikte açıklanmış durumda.
Bu arada bu yazılarım daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için çabalarım sürüyor. Bu bağlamda yılbaşından beri kendimi sildiğim sosyal platformlara blogumu üye yapıyorum. Yanda gördüğünüz Facebook hesabının ardından bir de linkedin (insana bak adam ne olmuş biz nelerle uğraşıyoruz dedirten ve bunalımlardan bunalımlara sürükleyen site) hesabı açtım. Duyurulur...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.