Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Çene kısmı dışında bana epeyce benzeyen bir portre oldu. Sokak ressamına çocukların portrelerini yaptırdıktan sonra ve özellikle ikinci portre, modeline hiç benzemeyince, aslına bakarsan çocuk portresi yapmak çok zordur. bu gerçeği Picasso da itiraf etmiştir deyip çok karakteristik bir yüzün var. Senin de portreni yapayım sözlerini kıramadım. Bir yanda 1 mayısı Paris komünün son kalesinde karşılamanın heyecanı, bir yanda komünden geriye neredeyse hiçbir izin kalmamış olmasının hüznü, yazarınız bir haftalığına Paris'te.
4 yaşına yaklaşan ikizlerle Paris, elbette klasik turlarla ilgisi olmayan bir programa sahip. İlk gün Paris disneyland, ikinci gün bebek müzesi, sonraki günler, neredeyse adım başında karşımıza çıkan dönme dolabı molalarıyla başka bir Paris. Fotograflar ve izlenimler ilerleyen günlerde...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.