Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Çene kısmı dışında bana epeyce benzeyen bir portre oldu. Sokak ressamına çocukların portrelerini yaptırdıktan sonra ve özellikle ikinci portre, modeline hiç benzemeyince, aslına bakarsan çocuk portresi yapmak çok zordur. bu gerçeği Picasso da itiraf etmiştir deyip çok karakteristik bir yüzün var. Senin de portreni yapayım sözlerini kıramadım. Bir yanda 1 mayısı Paris komünün son kalesinde karşılamanın heyecanı, bir yanda komünden geriye neredeyse hiçbir izin kalmamış olmasının hüznü, yazarınız bir haftalığına Paris'te.
4 yaşına yaklaşan ikizlerle Paris, elbette klasik turlarla ilgisi olmayan bir programa sahip. İlk gün Paris disneyland, ikinci gün bebek müzesi, sonraki günler, neredeyse adım başında karşımıza çıkan dönme dolabı molalarıyla başka bir Paris. Fotograflar ve izlenimler ilerleyen günlerde...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.