Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
İlk kez bir kitabını okuduğum yazarlardan birisi Gilbert Adair. Aslı Biçen'in çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları'ndan Nisan 2003 tarihli ilk baskısını tek oturuşta okudum. 131 sayfa ve çok sürükleyici bir roman. Düşen yıldırım sonucu yolu kapatan bir ağaç roman kahramanın tüm hayatını değiştirir.
Roman ile ilgili fazla bir şey yazmak istemiyorum. Sürükleyici öyküsüne zarar vermek gibi olacak yazacaklarım. Bu nedenle keyifle okuyup sonrasında romanın geçtiği yerler nasıl yerler derseniz benim gibi diye bir kaç bağlantı paylaşacağım sadece:
Uğur Özmen'in sayfasında Saint Malo
Vikipedi'de Mont Saint-Michel
Wikipedia'da Georges de La Tour
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.