Ana içeriğe atla

Akıllanan televizyonlar değişen iş modelleri değişmeye başlayan izleyici

Başlık pek bir şey ifade etmiyor olabilir. 9-10 Ekim 2012 tarihlerinde İstanbul The Marmara otelinde gerçekleştirilen TV Connect EurAsiaEasternEurope etkinliğinde konuşulanlar sonrası bende oluşan kafa karışıklığını anlatmak için daha uygun bir başlık bulamadım. 2 yıl önce IPTV Derneği'nin büyük katkıları ile İstanbul'a gelen IP&TV World Forum etkinliğinin Doğu Avrupa ayağı, bu yıl isim değişikliği ile TV Connect olarak karşımızdaydı. Etkinliği Informa adlı şirket düzenliyor. Dinleyici olarak katılım ücreti 1500 €'nun üzerindeydi. Neyseki sınırlı sayıda yayıncı kuruluş çalışanları için ücretsiz davetiye olanağı sunulmuştu.


Etkinlikte dikkatimi çeken bir çok konu oldu. İki güne yayılmış sunumlarda Çek Cumhuriyeti'nden Rusya'ya, Ermenistan'dan ülkemize bir çok sektör temsilcisinin görüşlerini dinledim. Televizyonda yayınlanan dizileri, yayından kısa bir süre sonra internette bulabildiğiniz değişik bir dünya başladı artık. Hatta diziyi eş anlı olarak internet üzerinden izlemek de mümkün. Netflix, Hulu gibi henüz ülkemizde hizmet vermeyen şirketler sadece internet üzerinden içerikleri sunuyor. Tüm konuşmacıların ortak paylaştığı görüş, sektörün en büyük düşmanının korsan siteler olduğuydu.


Geçenlerde bir akraba ile konuşurken televizyonlar da akıllandı diye bir şey söyledim. Akrabam bu durumdan epey dertliymiş meğer. Hiç sorma, dedi. Akşam eve geliyorum yorgun argın televizyonda bir şeyler seyredeyim diye bir türlü istediğim kanalı bulamıyorum. Nerede eski televizyonlar. Düğmeye bas çalışsın. Bu tür yorumlara daha çok rastlayacağız. Televizyon kullanıcısı ile internet kullanıcısının beklentileri, alışkanlıkları, tahammül edecekleri çok farklı. İnternette film, dizi izlerken donmalar, gecikmeler alışılageldik olaylar. Eğer benzer şeyler televizyon izlerken olursa izleyiciler genellikle şikayet için telefonlarına sarılıyor. Ya da televizyonu açtığınızda daha güncel bir sürün var diye bir yazı görürseniz bu da nereden çıktı diye düşünmemeniz gerekecek yakında.


Etkinlikte telekom şirketlerinin televizyon dünyasına iyiden iyiye girdiğini gördüm. Doğu Avrupa ve Rusya'da televizyon işine giren telekom şirketleri bir süre sonra kendilerinin sahip olduğu içerikleri üreten kanallar oluşturmuş. Bu kanalları oluşturmaları pazar paylarını arttırmada yararlı olmuş. Ülkemizde futbol yayın hakkı ihalesindeki kıyasıya rekabeti hatırlayınca IPTV hizmeti vermeye başlayan Türk Telekom'un benzer hamleler yapması beklenebilir.


Başlıktada yazdığım gibi artık izleyici de değişiyor. Aslında değişiyor yerine yenileniyor, dönüşüyor belki daha doğru olur. Bilgisayar çağında doğanlar ekran başında oturmakla yetinmiyor. Gözleri televizyondayken bir yandan sosyal medyada izledikleriyle ilgili yorumlar yapıyor, onları "beğeniyor", dizinin "hashtag"iyle şakıyorlar. Doğrusu klasik televizyon izleyicisinin ikinci ekranla pek işi olmaz gibi geliyor bana hala. Sunumların birinde Canlı Para adlı yarışma programında kullanılmaya başlanan ikinci ekran uygulaması anlatıldı. Canlı Para Fox TV ekranlarında "canlı" olarak yayınlanırken, Facebook'taki uygulamayı kullananlar, yarışmacıyla aynı soruya aynı süre içerisinde yanıt vermeye çalışıyor. Sunumda aktarıldığına göre bu, ülkemizdeki ilk uygulamaymış. Facebook üzerinde yarışanlar, yarışmacı olmak için avantaj yakalıyormuş. Benzer uygulamalar zaman geçtikçe çoğalacak elbette. Twitter'daki gündemler ve Facebook sayfasını beğenen sayıları hem reklam verenler hem televizyon kanalları tarafından yakından takip ediliyormuş. Yani ben beğensem ne beğenmesem ne diye düşünmemek gerekiyor. Beğenene bir faydası olmasa bile beğenilene epey katkısı oluyor anlaşılan.


Peki herşey iyi güzel de bu sayısal karasal yayın ne zaman başlayacak diye soranlar varsa o konu da tartışıldı etkinlikte. Etkinliğin Türkçe olarak yapılan tek oturumunda RTÜK, BTİK, Anten A.Ş., RATEM ve IPTV Derneği temsilcilerinin yeraldığı bir panel düzenlendi. 6112 sayılı yasada yer alan tarihlere büyük ölçüde uyulmasının hedeflendiği ancak takvimin sıkışıklığı göz önüne alındığında sarkmaların olabileceğine vurgu yapıldı. Anten A.Ş.'nin Genel Müdürü'nün şirketin çekirdek teknik ekibiyle çalışmalarına başladığı bilgisi, benim için en şaşırtıcı olanıydı. Henüz frekans tahsis ihalesi yapılmadan, frekans planları resmi olarak yayınlanmadan çalışmaların başlatılmış olması ilginç geldi. Son yayınlanan Avrupa Birliği ilerleme raporunun ilgili kısmında da yer aldığı şekliyle frekans tahsis ihalesinin Mart 2013'de yapılması hedefleniyormuş. Sayısal karasala geçişin ise 2015'te tamamlanması umuluyor. İddialı bir takvim bence, iki yıl içinde analog yayınları sonlandırmak. Bekleyip göreceğiz hep birlikte. Analog yayınların sonlandırılması, boşaltılacak frekansları bekleyen mobil operatörler ve hizmet sunucular için ayrı bir heyecan. Sayısal karasal dönüşüm konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesindeki yetersizlik çok düşündürücü. Geçenlerde bir ulusal gazetede yer alan sayısal karasal yayın sonrası tüplü televizyonlar ve uydu antenleri çöpe gidecek benzeri açıklamalara karşılık yapılan basın açıklamaları ne yazık ki yanlış haber kadar yer bulamadı kendisine. Oysa radyo televizyonlarda sıkça yer alan Kamu Spot'ları iki-üç yıl içinde yaşayacağımız dönüşümle ilgili de kullanılsa insanlardaki bilgi eksikliği giderilir. Piyasada DVB-T alıcılı televizyonlar, sayısal karasal yayınları alır diye satılmaz. DVB-T2 alıcı özellikli kutu almak zorunda kalacağını bilir insanlar. Neyse, bunlarda düzelir umarım diye bu uzun ve dipsiz konuyu bağlayayım. Son söz olarak 30-40 € civarında fiyatı olması beklenen DVB-T2'li alıcıların finansmanının nasıl sağlanacağı, insanların uydudan sayısal karasala geçişe nasıl ikna edileceğini (ikna derken zorlama anlamında değil, daha cazip teklif sunma anlamında) merakla beklediğimi belirtmekle yetineyim.

Yorumlar

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

değişiklik

Sabah uyandığımda bugünün de diğerleri gibi geçeceğini düşünmüştüm. Aynı şeyleri yapıp, aynı saatte aynı yoldan döneceğimi eve. Oysa bu gördüğünüz geçidi kullanıyorum bu kez.  Aslında bir kaç sokak değişikliği tek yaptığım. Kim bilir hangi zamanda yapılmış bu saray kompleksinin kenarındaki yapıya düşürdüm yolumu.  Küçük değişiklikler yapmak gerek hayatta. Bazen öğlen yemeği için tercih ettiğiniz mekânı, bazen kalvaltıda yediğiniz zeytini, bazen ise ev - iş - okul arasındaki sokağı.     

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

boşluk

"Bak ne yaptım, piramidi avucumun içine sığdırdım."   Benzeri milyon kez çekilmiş bir fotoğrafı kendi telefonuyla da kaydetmiş olmanın anlamsız gururu ve mutluluğu sesine yansıyordu. Bak diye seslenmişti ama seslendiği yerde boşluk dışında bir şey yoktu.  Hayatının tümünü kaplayan büyük boşluk. Oysa aşıklar kentine yalnız gelmek değildi planı. Bu hafta çok farklı geçecekti.  Nikahın ardından balayı için geleceklerdi Paris'e. Kalacakları oteli iki ay öncesinden ayarlamıştı. Bir haftalık tatilde gezecekleri yerleri belirlemişti gün gün, hatta saat saat.  Şimdi avucunun içine sığdırdığı piramidin yerinde sevgilisinin eli olabilirdi.  Eğer nikaha bir saat kala, bu iş olmayacak, ben vazgeçtim demeseydi.