Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
25.11.2006 tarihinde satın aldığım Rum Mehmet'i, kütüphanede unutunca bitirmek bugünlere kısmetmiş. Ortaoyuncular Yayınları tarafından ilk baskısı Mart 2002'de yapılan 205 sayfalık öykü kitabının benim okuduğum Mayıs 2002 tarihli 3. baskısıydı. Fotografa dikkat etmeyenler için kısa bir açıklama yapayım: 25.11.2006 tarihinde İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki SES tiyatrosunda Ferhangi Şeyler'in 1588. oyununu izledim. Kitabı, tiyatro binasında satın aldım ve oyundan sonra imzalattım. Kitap ile ilgili ilk not etmek istediğim puntosunun büyüklüğü. Günümüzde kağıttan tasarruf kaygısıyla mıdır, kalınlığı azaltma kaygısıyla mıdır bilmem kimi kitapların puntosu çok küçük oluyor. Rum Memet'in puntosu alışageldiklerimizden büyük. Kitaptaki öykülerin bir bölümü anılardan oluşturulmuş. Şensoy'un otellerde yaşadıklarını anlatan birden fazla öykü var Rum Memet'te. Kitabın 86. sayfasında yer alan "O Zaten Çocukken Pilot Olmak İstiyordu" başlıklı öyküde, aşağ...