Geçen aylarda Yapı Kredi Yayınları'nda (YKY) ayın yazarı olarak Tezer Özlü seçilmişti. Ayın yazarının kitaplarının indirimli olarak satıldığı YKY, daha önce okumadığım yazarlarla tanışma olanağı sunuyor. Özlü ile tanışıklığıma böyle bir kampanyanın vesile olması üzücü. Bu kadar geç kalmamalıymışım. Çocukluğun Soğuk Geceleri, 1980 yılında yayınlanmış ilk olarak. Benim aldığım Ocak 2011 tarihli, YKY'dan 16. baskısı. 1943 doğumlu Özlü, 43 yaşındayken yakalandığı kanser nedeniyle vefat etmiş. Yaşarken yayınladığı üç eserinin yanı sıra vefatının ardından mektupları, yayınlanmamış öyküleriyle birlikte YKY'da7 eseri bulunuyor.
Roman olarak tasniflenmiş Çocukluğun Soğuk Geceleri, 65 sayfa. Dört bölümden oluşuyor. Öz yaşamına dair anlatılarla ilerleyen kitapta aynı paragraf içerisinde bile farklı zaman dilimlerinden bahsediliyor. Bu anlamda kısa bir kitap olmasına karşın okuması zaman alıyor. Bu zaman-mekan farklılıklarını takip dikkat istiyor. Özlü'nün kitap boyu anlattıkları içimi burktu. Özellikle, kitapta adı konmamış olsa bile, çift kutuplu duygu durum bozukluğuna karşı uygulanan tedavi çok can sıkıcı. Psikiyatrist değilim. Tıp eğitimi de almadım. Ancak meraklı bir okur olarak günümüzde bu hastalığın tedavisinin, kitapta anlatılanlar gibi yapılmadığını sanıyorum. Yaratıcı insanların tedavi ile yaratıcılıklarının nasıl etkilendiğine ilişkin de çeşitli tartışmalar olduğunu okumuştum. Neyse, bu tartışmaları bilenlere bırakıp kitaba geri döneyim.
65 sayfalık bir kitabın beni bu kadar etkileyeceğini tahmin edemezdim. Gereksiz bir kelime bile yok kitapta. O kadar az satırla hayatını özetlemiş ki Özlü, hayran olmamak elde değil. Anlattığı kimi hikayeler bana da çok tanıdık. Pazar günü ev hali mesela. Banyo günü, kauçuklu oturma odaları. Sabahları ailecek evden çıkılıp herkesin okula gittiği aile düzeni. Neyse ki tanıdık gelen bölümler bunlarla sınırlı. Tezer Özlü'nün diğer kitaplarını da almıştım neyse ki. Sıra onları okumaya geliyor...
Roman olarak tasniflenmiş Çocukluğun Soğuk Geceleri, 65 sayfa. Dört bölümden oluşuyor. Öz yaşamına dair anlatılarla ilerleyen kitapta aynı paragraf içerisinde bile farklı zaman dilimlerinden bahsediliyor. Bu anlamda kısa bir kitap olmasına karşın okuması zaman alıyor. Bu zaman-mekan farklılıklarını takip dikkat istiyor. Özlü'nün kitap boyu anlattıkları içimi burktu. Özellikle, kitapta adı konmamış olsa bile, çift kutuplu duygu durum bozukluğuna karşı uygulanan tedavi çok can sıkıcı. Psikiyatrist değilim. Tıp eğitimi de almadım. Ancak meraklı bir okur olarak günümüzde bu hastalığın tedavisinin, kitapta anlatılanlar gibi yapılmadığını sanıyorum. Yaratıcı insanların tedavi ile yaratıcılıklarının nasıl etkilendiğine ilişkin de çeşitli tartışmalar olduğunu okumuştum. Neyse, bu tartışmaları bilenlere bırakıp kitaba geri döneyim.
65 sayfalık bir kitabın beni bu kadar etkileyeceğini tahmin edemezdim. Gereksiz bir kelime bile yok kitapta. O kadar az satırla hayatını özetlemiş ki Özlü, hayran olmamak elde değil. Anlattığı kimi hikayeler bana da çok tanıdık. Pazar günü ev hali mesela. Banyo günü, kauçuklu oturma odaları. Sabahları ailecek evden çıkılıp herkesin okula gittiği aile düzeni. Neyse ki tanıdık gelen bölümler bunlarla sınırlı. Tezer Özlü'nün diğer kitaplarını da almıştım neyse ki. Sıra onları okumaya geliyor...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.