Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Tatil, beklediğimden kısa sürdü :) 14 Şubat'ta tatile çıkartmıştım blogu. 10 gün dayanabilmişim. Blogu tatile göndermeme neden olan durumlarda değişiklik yok. Benim bakışımda değişiklik yok. Tek değişen kafamda bir soruya bulduğum geçici yanıt. Soru şuydu:
İleride kızlar ülkede dünyada bunlar bunlar olurken sen tutmuşsun şu kitabı okudum, bu filme gittim, bilmem nerede bilmem ne yedim nefisti, diye incir çekirdeğini doldurmayan yazılar yazmışsın. Yuh sana. derlerse onlara ne yanıt vereceğim? Bulduğum geçici yanıtı bu sayfada paylaşmayacağım. Soruyu neden paylaştım madem yanıtını vermeyecektim :) Bu tatile çıkmayı bir şekilde açıklamış olmak istedim belki de. Neyse uzattım çok. Bir çekirdek doldurmayacak yazıya, çekirdek doldurmayan uzun giriş oldu...
Huzursuz Ruhlar, Everst yayınlarından çıkmış bir öykü kitabı. Tarkan Barlas'ın ilk öykü kitabı. Ocak 2008'de ilk baskısını yapmış. Sonradan yeniden basıldı mı bilemiyorum. Kitapta 15 öykü var. Öyküler çarpıcı, rahatsızlık verici ve sarsıcı. Özellikle Şen Kasap başlıklı öykü insanın kanını donduruyor. O öyküyü okuduktan sonra bir hafta kadar kitaba ara vermek zorunda kaldım.
Barlas, benim diziler için düşündüğüm bir kurguyu öykü kitabında uygulamış. Birbirinden bağımsız görünen öyküler, aslında birbiriyle bağlantılı. Ana karakterler değişiyor sadece. Bir öykünün baş karakteri babaanne iken, bir diğer öyküde babaannenin oğlunun bir gününe tanıklık ediyoruz. Barlas'ın dili çok akıcı. Çok keyifle okudum öyküleri. Barlas'ın ilk romanı Lanetli Oda, okunacaklar listesine eklendi. Liste kabarıyor, okuma hızım okunacaklara yetişmekte zorlanıyor...
Bence bir yanıt vermeye gerek yok. Herkes kendi yaşantısında özgürdür. Anne ve babalarda buna dahildir. :-))
YanıtlaSilBence onlarda bu kitap yorumlarını ve diğer yazıları internette okuyunca bu özgürlüğü paylaşacaklar.:-)
Hem onlar içinde yol gösterici de oluyorsunuz ebevyn olarak.
Çocuklar için çoğu zaman yazı sözcüklerden daha kıymetli oluyor.:-)
selamlar
acupofcaffeine