Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Neredeyse tümü boyunca yakın çekim izlediğimiz iki başrol oyuncusu, kısıtlı mekan, yavaş akan bir film bu kadar etkileyici olabilir mi? Kiarostami, daha önce filmini izlemediğim İran'lı bir yönetmen. Binoche'nin iflah olmaz hayranlarından birisi olunca, hangi filmde oynarsa oynasın izlemek istiyorum. Uzunca bir süredir sinemada film izlemeye vakit yaratamıyordum, neyse ki Aslı Gibidir'i sinemada izleyebildim.
Filmin konusuna ilişkin bir şeyler yazmak istemiyorum. Ancak filmde, adına da uyacak şekilde, aynanın fazlasıyla kullanılması dikkat çekici. Kalıcı etkiler yaratan etkileyici filmi Ankara'da izlemek isteyenler için Büyülü Fener Kızılay'dan başka seçenek olmaması düşündürücü.
Filme dair daha yetkin eleştiri yazısı okumak istiyorsanız Bakınız.com adlı siteden iki yazı önerebilirim. Aslı Gibidir'i gecikmeden izlemenizi hatırlatarak:
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.