Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...

ve 2010 yılının son kitap notu: Cumartesi Portreleri Ankara, Berrin Cerrahoğlu

Tanıdığım birisinin kitabını ilk kez tanıtıyorum. Daha önce tanıdıklarım tarafından çevrilen, derlenen kitaplar hakkında notlar yazdığım olmuştu. Bu kez kitabın sahibini tanıyorum. Ancak, bu kitabın farkı yazılmış bir kitap olmaması. Kafa karıştırıcı gibi geldi sanırım. Hemen açıklayayım kitap, fotograflardan oluşuyor. Berrin Cerrahoğlu'yla tanışalı 15 yıldan fazla oluyor. Ankara Fotograf Sanatçıları Derneği'ndeki tanışıklığımız, yıllar içerisinde gelişti. Şimdi kızlarımızın halası oldu kendisi :) Berrin, eseri oluşturan fotografları 2001 ile 2005 yılları arasında çekti. Eserde fotografı yer alan kişiler Ankara'yla ilişkisi olan, çoğu burada yaşayan yazar/ressam/bilim insanı/spiker, daha genel ifadeyle toplumda öne çıkmış isimler. Kimler yok ki albümde, Genco Erkal, Tuna Ötenel, Müşfik Kenter, Baskın Oran, Anıl Çeçen ve daha bir çok isim. Böylesi bir eser, Ankara'yı seven herkesin evinin kütüphanesinde olması gerekir. Dost kitabevinde 15 TL karşılığı edinebilirsini...

2010'un son kitapları: Baba Olmak, Oya Güngörmüş Özkardeş

Baba olduktan sonra, çocuk yetiştirmek, çocuk psikolojisi, anne babaya öğütler ile ilgili bir çok kitap yazıldığını fark ettim. Oya Güngörmüş Özkardeş'in de belirttiği gibi bu kitapların büyük bölümü annelere hitaben yazılmış. Kitapların hemen hepsinde babalara yönelik yazılanlar olmakla birlikte bunlar kitapların içerisinde küçük bölümlere sıkıştırılmış. Elbette babaların, daha doğrusu erkeklerin, ev işlerine, çocuk bakımına katılımda gösterdikleri isteksizliğin büyük rolü var bu durumda. Toplumsal cinsiyetin bu sevimsiz durumu desteklemesi, durumu kalıcılaştırıyor. İnsanlar ailelerinde, çevrelerinde ne gördülerse kendi evlerinde, evliliklerinde benzerini uyguluyor. Bir anlamda kendi kendini besleyen bir süreç, erkeğin ev dışı işlerden sorumlu olması.  Özkardeş, zor bir işe girişmiş bir kadın olarak, Baba Olmak adlı bir eser kaleme almakla.  Eserin adına ve yazarına bakınca, hemen edinip okudum. Kaynakça bölümü ile birlikte 150 sayfa civarında, ince sayılabilecek bir ...

N.Ş. ve diğer çikolata severler için geliyor: Çikolata şelaleli kek tarifi

Efendim, verdiğim sözü tuttum. Çikolata şelaleli kek yaptım. Baştan söyleyeyim, tarifi harfiyen uygularsanız şelaleli, yani ikiye bölündüğünde akışkan, çikolatası olan kekiniz oluyor. Ancak bu kekin içi, yani şelalesi, ne kadar iyi pişmiş sorusu kafamı kurcaladığı için ben şelaleyi kuruttum :) Neyse, lafı uzatmayayım. İşte tarifimiz: Malzemeler 3 yumurta, 2 bardak un, 1 bardak şeker, 1 bardak süt, 1/2 su bardağı sıvı yağ, 1 paket 80 gr'lık bitter çikolata, 1 paket 80 gr'lık sütlü çikolata, kabartma tozu, Yapılışı Kekin nasıl yapıldığını ben bile öğrendiğime göre, tekrarlamaya gerek yok. Gene de internette arayıp direkt bu yazıya rastgelenleri düşünerek yazayım. 3 yumurtayı kırıp şeker ile bir güzel çırpıyoruz. Kolumuzu yormak yerine teknolojiyi kullanıp mikser denilen aletten yararlanabiliriz. Çin sayesinde çok ucuza satılan mikserler mevcut. Süt, un, yağ ve kabartma tozunu çırpılan yumurta şeker ikilisine ekliyoruz. Sırasının ben bir önemi olduğunu fark edemedim. M...

Av Mevsimi, Yavuz Turgul, Şener Şen, Cem Yılmaz, Okan Yalabık, Çetin Tekindor

Aslında Av Mevsimi'ni izlemeyecektim. Yavuz Turgul'un bu son filmiyle ilgili Turgul ile yapılan bir söyleşiyi okuduktan sonra izlememeye karar vermiştim. 6 yıl boyunca kafasında çektiği filmi anlatıyordu söyleşide. Oyunculara hareket alanı bırakmadığından, sadece istediğini vermelerini beklediğinden söz ediyordu. Ardından Oray Eğin ve Ahmet Hakan köşelerinde filme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Eğin'in yazısını abartılı bulmuştum. Kendim izleyip kendim değerlendireyim de demedim. İzlemeyecektim Av Mevsimini, ancak gittiğim sinemanın iki salonunda birden oynuyordu ve izlenecek başka film (mesela Çakal) oynamıyordu. Girişi fazla uzattım. Gelişmeye, filme, geçeyim. Son sözü baştan söyleyeyim: vaktinize ve paranıza yazık etmeyin. İki saati aşkın süresine, bir de sinema salonunun filmin başında gösterdiği 15 dakikalık reklam eklenince, toplamda 3 saate yakın bir zaman çalıyor hayattan. Belki Behzat Ç. dizisi başlamamış olsaydı Av Mevsimi'ndeki karakterler bu kadar kalem...

New York'ta Beş Minare

Yazmaya sondan başlayayım. Hep ileri sürülen Hacı, Gülen'dir iddiası, filmi izlememiş olanların söyleyebileceği bir şeydir. Gülen'i filmdeki karakterlerden birisine benzetmek zorunluysa, Ali Sürmeli'nin başarıyla canlandırdığı, filme ismi olmayan bir hoca doğru seçim olacaktır. Kırmızıgül'ün daha önceki filmlerini izlememiş birisi olarak, sinema dili, anlayışı konusunda ahkam kesemem. Tek film ile yönetmeni değerlendirmek haksızlık olur. New York'ta Beş Minare'yi (NY5M), Ankara'da Kızılırmak sinemasında izledim. İzlediğim kopyada tüm karakterlerin konuşmaları dublajlanmıştı. FBI görevlisinin Mustafa Sandal ile Türkçe konuşmasını Kırmızıgül'ün anlamaması, başka garip geliyor insana. Sonradan ağız senkronuna bakınca ikilinin aslında İngilizce konuştuğu ortaya çıkıyor. Filmde Türkçeye çevrilmeyen tek konuşma ise Kırmızıgül ile FBI görevlisinin Kürtçe konuşmaları.  İnsanı sıkmayan bir film NY5M. Mesajlarını çekinmeden, insanın gözüne sokarak vermeyi tercih e...

Yağsız bir kek tarifi daha: Antep fıstığı ezmeli kek

  Evde kapağı açılmış ve bir hafta içerisinde tüketilmesi gereken küçük bir kavanoz antep fıstığı  ezmesi bulunca, sabah sabah kek yapmak şart oldu. Hemen malzemeleri sayayım: Malzemeler 3 yumurta, 2 bardak tam buğday unu, 1 bardak şeker, 1 küçük kavanoz (180 gr) antep fıstığı ezmesi ( Hepota diye bir markanın var piyasada), 1 bardak süt, 1 paket kabartma tozu Yapılışı Bu kek işini çözdüm sanırım. Artık tarife bakmadan kafadan yapabiliyorum. İkinci denememde bir kez daha tutturdum kıvamını :) Efendim kek yapımında ilk aşama yumurtalar ile şekerin çırpılması. Yumurtaların şeker ile karıştığında nasıl beyaza yakın renk aldığı her seferinde şaşırtıyor beni. Gerçi henüz iki kez yaptım, ikisinde de şaşırdım. Ardından antep fıstığı ezmesi, süt, un ve kabartma tozunu karışıma ekiyor ve karıştırmaya devam ediyoruz. Mikserin sadece ilk aşamada kullanıldığını söyledi eşim, ancak ben her aşamada kullandım ve bir sorun olmadı. Neyse, bu karıştırma işi bittiğinde sıvık kek hamuru...

Karides güveç

İsmine bakıp Sadece tiki olmuş , karides falan diyor demeden önce yazının tamamını okuyunuz lütfen. Öncelikle bu karides olarak adlandırılan mahlukat, denizde yaşayan kabuklu böceklerden. Yandaki fotografta arz-ı endam eden karidesleri temizlemeyi bilmeyenlerdenseniz, hazır temizlenmişleri dondurulmuş olarak emrinizde. Bendeniz de temizleme konusunda bilgi sahibi olmayan çoğunluğun bir üyesi olarak, dondurulmuş karides ile hazırladım tarifi. Tarif dediysem, en mutfaktan uzak kişinin bile kolaylıkla pişirebileceği havalı bir yemek/meze/ara sıcak. Artık nasıl isterseniz. Bence en doğrusu ara sıcak olması.  Malzeme, tarif diye ayırmayacağım bu kez. Malzememiz belli: karides :) Yanında herhangi bir güvecin olmazsa olmazı biber, domates, soğan, zeytin yağı ve sarmısak. Sarmısak mı doğrusu sarımsak mı bilemedim. Google'ın yazım kılavuzuna göre doğrusu sarımsak ama benim kulağıma sarmısak daha doğru geliyor. Google, ısrarla altını çizse bile... Neyse efendim, biz tarife dönelim. Karidesl...

Ağda Zamanı, İnci Aral

Öykü kitabı okumayalı epey zaman olmuş. Ağda Zamanı, öykü okumayı ne kadar sevdiğimi hatırlattı bana. İnci Aral, ne yazık ki geç keşfettiğim öykü ve roman yazarı. Resim öğretmeni olarak çalışmış. Küçük yaşta babasını, ardından annesini kaybetmiş. Hayatın acılarıyla erken yaşta tanıştığından olsa gerek, tüm eserlerinde bir başkalık hissediliyor.  Kafka, Camus okurken duyulan cinsten bir başkalık bahsetmeye çalıştığım.  Bu başkalığı , karamsarlık olarak adlandırmak mümkün belki, ancak ben gerçeklik demeyi tercih ediyorum.   Ağda Zamanı, Aral'ın ilk eseri. Unutmak'ı okuyunca anladım ki aslında Ağda Zamanı öncesi yazarın kaleme aldığı uzun mektuplar var. 30-35 sayfalık mektuplar edebi çalışmalarının başlangıcı sayılabilir. 17 öykünün bir bölümü yazarın kendi hayatından izler taşıyor. Kapı adlı öyküsünü okurken insanın içi acıyor. Ödemede Kolaylık, Kirli Sarı gibi öyküler, Aral'ın eserlerinde sadece kendi hayatından yola çıkmadığının kanıtı niteliğinde. En beğendiğim öy...

Çocuklara özel şekersiz, yağsız, beyaz unsuz kek tarifi

Yazının başlığına bakıp, olmaz böyle bir şey demeyin. Çocukların sevebileceği, bir yandan lezzetli, bir yandan faydalı kek yapmak için aşağıdaki tarifi deneyebilirsiniz. Tarifte şeker yerine pekmez, yağ yerine tahin (aslında tahin de susamın yağı), beyaz un yerine tam buğday unu kullandım. Sonuç, keyifle yenilen bir kek. Malzemeler 2 bardak tam buğday unu, 1 bardak süt, 1 bardak pekmez, 1 bardak tahin, 3 yumurta, ceviz fındık karışımı, 1 çay kaşığı kabartma tozu Yapılışı Öncelikle 3 yumurtamızı, kekin hamurunu karıştıracağımız kabın içerisine kırıyoruz. Pekmezi, yumurtaların yanına ekleyip mikserle 10 dakika kadar çırpıyoruz. Tahini ve sütü

Tourist, Angelina Jolie / Johnny Depp

Uzun zamandır yapmaya vakit bulamadığım şeylerden birisi sinemaya gitmek. Evde, dvd izlemek ile sinemaya gitmek arasında çok fark olduğunu düşünenlerdenim. Bir şekilde vakit yaratınca, vizyonda görmek istediğim bir sürü film içerisinden Angelina ve Venedik hatrına Turist (Tourist)'i seçtim. Filmin afişlerinde başrol oyuncularının arasına Venedik de eklenmeli. Kentin tüm güzelliği, çekiciliği kullanılmış. Angelina ve Johnny'nin performansları vasat. Gerçi, film mısır patlağı tadında. Böyle bir filmde nasıl bir oyunculuk sergileyecekler? Neyse, güzellikler görmek için gidilebilir. Vizyonda daha öncelikli filmler varken, zamanınız kısıtlıysa, başka salonlara göz atın derim.

Ölü Erkek Kuşlar, İnci ARAL

İnci Aral'ın kitaplarını okumaya devam ediyorum. Bundan 3 yıl önce okuduğum üç romanının ardından Unutmak isimli anlatı tarzındaki kitabını okuyunca, yayınlanmış tüm eserlerini okumaya karar vermiştim. Üretken kalemlerden birisi olunca, bu kararı yaşama geçirmek için zamana ihtiyaç duyuyor insan. Bu günlerde, en fazla sıkıntısını çektiğim şey ise zaman.  Kadın erkek ilişkileri, evlilik, aşk, tutku, cinsellik üzerinde çokça yazılmış konular. Ölü Erkek Kuşlar ise bu çetrefilli konuları ustalıkla ele alan nadir eserlerden. Suna, Ayhan ve Onur arasındaki aşk üçgeni, karakterlerin geçmişlerine yönelik bilgilendirmeler ile anlatılıyor. Romanı, Suna'nın anlatımıyla okuyoruz. Su ve Na olarak iki ayrı anlatıcı oluyor yer yer. Klasik kız çocuk yetiştirilme kalıplarına göre şekillenmiş Suna'nın bir parçası. Evinin işlerini yapn, kocasını hoş tutmaya gayret gösteren, diğer yarısı ise bedeninin sahibi, duygularını özgürce yaşamak isteyen bir kadın. Bu iki yarının çatışmalarını tüm ...

bir yılı daha uğurlamaya hazırlanırken

Blog yazmanın en iyi ve aynı zamanda en kötü yanı, yazılanların tarihi ile birlikte kayıt altına giriyor olması. Planlı, programlı birisiyseniz çok işinize yarayacaktır bu tarih ile kayıt. Ancak, günü yaşayıp yarın Allah kerim diyenlerdenseniz, ve bir de planlı/başarılı kişilere özenip zamanın birinde yapacaklarınızı yazdıysanız...İşiniz kötü. Dönüp eski yazılarınızı okurken bir mahcubiyet duymamanız zor. Başkasına söylemeseniz de kendi kendinize bu yıl da olmadı 'yı kabul etmek, gelecek yıl da olmayacağını için için bilmek... Neyse ki benim öyle gerçekleşmeyen büyük planlarım yok, uzun zamandır. Çünkü gerçekten plan yapmayanlardanım. Öyle arada gaza gelip bir şeyler çiziktirdiğim olduysa bile bunlar gerçekleşmese dünyanın sonunu getirmeyecek türden. Dönüp 2009'u, ki bizim için büyük sevinçler ve endişeler yılı olmuştu, uğurlamaya hazırlandığımız tarihlerde yazdığım yazıyı okudum. Aklıma Kayahan'ın söylediği şarkı geldi: Değişen hiç bir şey yok sevdiceğim. Bir telaş, bir h...

Express, eski sayılarıyla internette, yeni sayılarıyla bayilerde

Blog sayfama 2007 yılında konu etmişim Express'i. Mühendis olarak mezun oluşum ile Express'in yayın hayatına başladığı yıl aynı sanırım. Öncelikle o ilk maaş ile alınan derginin kıymetinden, sonra yazılarından, duruşundan yıllardır bırakmadığım alışkanlığa döndü Express okumak. Ben onu bırakmasam bile onun okuyucularını bıraktığı dönemler oldu. Bir ara Post-Express olarak değişmiş biçimiyle ve adıyla selamladı bizleri.  Sanal ortamın yarattığı olanakları kullanma konusunda neden bu kadar geç kaldılar bilemiyorum. Neyse, geç oldu belki ama güç olmadı. Yeni internet sayfasının kullanımı kolay. Eski sayılara pdf formatında ve ücretsiz ulaşılabiliyor. Halen tanışmadıysanız Express ile bu sayısı iyi bir başlangıç olabilir. CHP Kurultay'ını bir de Express gözüyle okuyun. Kapaktaki ifade, Tüzük ve Büzük, Can Yücel'in vaktiyle TİP Kongresi'nde sosyalizm tüzük meselesi değildir, büzük meselesidir sözünden... http://birdirbir.org/x/

Sadakat, İnci ARAL

Türk edebiyatının üretken kalemlerinden İnci Aral'ın son eseri Sadakat . Şubat 2010 tarihinde Turkuvaz Kitap'tan birinci baskısını yapmış. Benim okuduğum gene Şubat 2010 tarihli 8. baskısıydı. Kadın ve erkeğin sadakat kavramına bakışının farklılığı üzerine kurgulanmış bir roman. Daha 3. sayfasında baş karakter olan Azra'nın kocasını öldürmekle suçlanarak tutukevine konulduğunu öğreniyoruz. Romanın sonu, başından belli yani bir yerde. Azra'nın kocası, ki ilk sayfalarda olmasa bile kısa sürede tanışıyoruz kendisi ile, romanın sonunda ölecek. Bunu bilmemize karşın romanı elimizden bırakamıyoruz. Benzer bir durumu Aral'ın okuyucuları Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin ikinci kitabı Mor 'dan hatırlayacaklardır. Orada da romanın başından belliydi sonu. Gerçi bir fark var elbette. Mor 'da cinayetin olduğu kesindi, Sadakat'ta ise cinayet ile suçlanan bir eş var. Neyse, romanı okumayanlar için okuma keyfini kaçıracak bilgiler vermeden bu bahsi kapatayım.  Kadın v...

Ben Bu Devrimi Sevdim! Fransız Devrimi Üzerine Bir Stand-up, Mark Steel

Aykırı yayınlarının Tarih dizisinden Nisan 2006 yılında yayınlanmış bu keyifle okunabilen tarih kitabı. Adından da anlaşılacağı gibi 1789 Fransız Devrimi üzerine yazılmış. Ali Çakıroğlu, orijinal adı Viva la Revolution! olan kitabı dilimize kazandırırken, bize özgü deyimlere de yer vererek kitaba keyif katmış. Üniversite mezunu, biri sosyal alanda olmak üzere iki yüksek lisans derecesine sahip birisi olarak Fransız devrimi ile ilgili bu kadar az şey bildiğimi görünce kızdım kendime. Hayata soldan bakan herkesin dünyanın gidişini değiştiren devrimleri bilmesi, anlaması gerekir diye düşünüyorum. Sol ve sağ tanımlamalarını doğuran Fransız devrimi, üzerinden 200 yıl geçtikten sonra farklı yönleriyle tarih kitaplarında yerini almış görünüyor. Steel, İngiliz bir yazar. Devrime ilişkin aktardıklarını güncel olaylarla süsleyerek, örnekler vererek açıklamış. Günümüz İngiliz politikacılarına yönelik eleştirilerini öyle ustalıkla yapmış ki okurken gülümseme eksik olmuyor insanın yüzünde. Kitap...

Unutmak, İnci Aral

31 aralık 2007 tarihinde bloga, İnci Aral'ın Yeni Yalan Zamanlar üçlemesinin kitaplarına ilişkin notlar düşmüşüm. Gene bir aralık ayında, bu kez 2010 yılında Unutmak adlı nehir söyleşi, anı karışımı kitabı ile bloguma konuk oluyor Aral. Yeni Yalan Zamanlar'ın Yeşil'i en beğendiğim olmuştu. Unutmak'ı okurken, Yeşil'in az okunduğunu, az anlaşıldığını öğrenmiş oldum.  Tolga Meriç'in sorularına Aral'ın verdiği yanıtlardan oluşan bir kitap olsa bile önsözündeki açıklamada Aral'ın, soruları ve yanıtları yeniden düzenlediği bilgisi verilmiş. Tolga Meriç, Aral'ın eserlerine hakim, yönelttiği sorular öyle yazarken nelerden esinlenirsiniz gibi basit, doğrudan sorular değil.  Soruların nasıl olduğunu merak edenler olabilir diye bir örnek vereyim:   Zamanı kağıt üzerinde zapt edebilmeyi başarmak hayata ilişkin ne türden umutsuzluk ve tedirginliklerinizi yatıştırdı? (sayfa 282).  Unutmak ile Aral birçoklarının kaçınacağı zorlu bir iş yapmış bence. Hayatını...

Açma yufka ile peynirli börek

Peynirli börek yaptım diye sayfama yazsam komik olurdu. Hazır yufka ile peynirli tepsi böreği, sanırım börekler içerisinde yapımı en kolay olanlarındandır. Bu tarifi paylaşmamın nedeni, böreğin yufkalarını bizzat açmış olmamdan. Bir nevi başarımı paylaşmak ihtiyacı diyebiliriz. Hamur işlerinden hep uzak durdum. Hamur açmanın bu kadar keyifli olduğunu bilseydim, daha önceleri denerdim. Neyse, geç oldu ancak güç olmadı.  Öncelikle malzemelerimizi sayalım: Un (3-4 bardak. Hamuru yaparken 2 bardağını, açarken kalanını kullanacağız) Tuz (keyfe göre, fazlası zararlı) Kabartma tozu (Yarım çay kaşığı) Yoğurt (büyükçe bir kase kadar, iç harcında kullanılacak) Yumurta (1-2 tane. 1 tanesi iç harcı için, ikincisi üzerine sürmek için) Peynir (beyaz peynir ve belki biraz kaşar rendesi)

Stockholm Öyküleri, Demir ÖZLÜ

1935 doğumlu yazar Demir Özlü'den okuduğum ilk eser Stockholm Öyküleri. Çoğunluğu öykü olmak üzere bir çok eser üretmiş bir yazar(mış) ÖZLÜ. Adını çok duymuş olmakla birlikte bu güne kadar herhangi bir eserini okumuş değildim. Geç oldu belki, itiraf edeyim ki biraz da güç oldu.  Zor okuduğum kitaplardan birisi Stockholm Öyküleri. Öykü kitaplarını okuması daha kolaydır oysa. Roman gibi başlayıp ara verdiğinizde dönüp nerede kalmıştım diye okumanız gerekmez. Öyküyü bitirmiş olmanız yeterli olur. Zor okumamın bir kaç nedeni var sanırım. Birincisi ve en önemlisi Özlü'nün güçlü kalemi. Çelişkili bir ifade olduğunu düşünebilirsiniz ilk okuduğunuzda, güçlü kalem-zor okuma. Özlü'nün anlattıkları insanın yalnızlığı, gurbette geçen günler, tüm güzelliklerine karşın boğucu Stockholm. Bu anlatıklarını betimlemede o kadar başarılı ki okurken ruhum sıkıldı.  Öyküler, kısalı uzunlu. Belli bir konu sıralaması yok sanırım. Varsa bile ben fark etmedim. Benim okuduğum Can Yayınları ta...

Harika Çocuk nasıl yetiştirilir?, Tim SELDIN

Kaknüs yayınlarından çıkmış Montessori eğitimi ile ilgili bir kitap Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir? Kitabın anlattığı Montessori eğitiminin felsefesine pek uygun düşmeyen bir isim seçilmiş gibi geldi bana. Bu yanlış ve bence itici isim, çevirmenden ziyade Seldin'in hatası gibi görünüyor. Kitabın orijinal ismi: How To Rise an Amazing Child? Montessori'de kim diyenler için kısacık bilgi aktarıp ayrıntılar için bir iki bağlantı adresi vereyim.  Maria Montessori 1870-1952 yılları arasında İtalya'da yaşamış, zamanın bir çok olanaksızlığına karşın mücadele ederek tıp doktoru olmuş ve kendini çocukların erken yaştaki eğitimine adamış bir bilim insanıdır. Mussolini faşizmi döneminde ülkesinden ayrılmak zorunda bırakılan İtalya'nın ilk kadın doktoru, kadın hakları için verdiği mücadeleler ile de anılır. 1952 yılında vefatının ardından 1898 doğumlu oğlu Mario, Montessori eğitiminin yaygınlaştırılması, sistematikleştirilmesi ve sürdürülmesi için çalışmış. Yeniliklere açık,...

bayram bitti tatil başlıyor

Yazının başlığını görüp, yanlış yazıldığını düşünebilirsiniz. İki bebek ile bakıcısız, yardımcısız bir hafta geçirince, insan işi tatil gibi görmeye başlıyor. Yıllar önce yüksek lisans tez çalışmamı bitirmeye uğraşırken danışmanım olan profesör neyse ki pazartesi geldi  derdi de anlamazdım. Artık yürümeye başlayan ve tam keşfetme döneminde olan kızlarımız, deyim yerindeyse bir dakika yerlerinde oturmuyor. Hal böyle olunca, yemeklerini hazırlamak, ortalığı toplamak, bulaşıkları/çamaşırları yıkamak için onların uyudukları kısa süreler dışında fırsat olmuyor.  Bebek sahibi olmayı düşünenlere önerim bebekli bir aile ile bir tam gün geçirmeleri :) Böylesi bir gün geçirmenin ülke nüfus artış hızını dizginleyeceği kesin. Böyle yazdığıma bakıp çok bunalmış diyenler için söyleyeyim. Bunaldığım zamanlar olsa bile bu yaşıma kadar aldığım kararlar içerisinde en doğrusu çocuk sahibi olmak diyebilirim. Takvime baktık, önümüzdeki şeker/ramazan bayramına kadar uzun tatil yok :) Herkese iyi t...

Her Temas İz Bırakır, Emrah SERBES

2006 yılında İletişim Yayınları tarafından bizlerle buluşturulan Bir Ankara Polisiyesi alt başlıklı Her Temas İz Bırakır , heyecanla okunan bir polisiye. Ankara'da yaşayanlar için okuması daha bir keyifli. Bildiğimiz mekanlar, iyi betimlenmiş Ankara ayazı, hayatın içinden karakterlerle birleştirilmiş. 1981 yılı doğumlu genç yazarlardan Serbes'in bu ilk romanı, yayınlandığı tarihlerde kitap eklerinde konuşulmuştu. Kitab ı alalı epey zaman oluyor. Kütüphaneyi karıştırırken bulunca, bir solukta okuyamadım. Malum kurban bayramı, bakıcımız izinli. İki bebeğin fırsat verdiği anlarda okuyabildiysem bile bir kaç günde bitirdim.  Romanın akıcı, heyecanlı, gerçekçi olması gibi özelliklerinin yanına bir de diziye konu olması eklendi yakın zamanda. Tahmin ettiğiniz gibi Bir Ankara Polisiyesi Behzat Ç. tam olarak kitaptan diziye aktarılmış bir karakter. Kitaptaki tarife tıpatıp benzeyen Akbaba, Hayalet, Eda, Harun ve diğer karakterler ile Star TV'de yeni yayın saati ve günüyle Salı...

Çocuğunuz Sizden Ne Bekliyor? Sağlıklı büyüme ve gelişim için 250 soru-cevap ŞULE YAZGAN / YANKI YAZGAN

Bebekler olduktan sonra insanın hayatı değişiyor. Bu değişim, ev dışarısında geçirilen zamanın kısıtlanmasından, uyku düzeninin değişmesine farklı boyutları içeriyor. Bir başka değişim, ilgide ortaya çıkıyor. Gittiğiniz alış veriş merkezlerinin, daha önceleri koşar adım uzaklaşılan, çocuklara yönelik mağazaların olduğu bölümler dikkatli dikkatli dolaşılıyor. Okuduğunuz kitapların büyük bölümü çocuk/bebek büyütme konulu olmaya başlıyor. Kitap okumaya ayırdığınız zamanın azaldığını göz önüne alınca, okunacak kitabın seçimi konusu daha bir önem kazanıyor. Çocuğunuz sizden ne bekliyor? bu kısıtlı zamanda okunması gereken ilk kitaplardan birisi. Şule - Yankı Yazgan çifti, kitaplarının önsözünde kendilerinin de belirttiği gibi, bir çoklarınca bebek/çocuk büyütme konusunda ideal bilgi/donanıma sahip bir çift olarak düşünülür. Şule Yazgan çocuk doktoru, Yankı Yazgan çocuk psikiyatristi. Ruh ve beden sağlığına yönelik tüm olası durumlarda anında müdahale olanakları var :) Bu duruma ilişki...

Tas Kebabı

Osmanlı tariflerine merak salmış olmamın en önemli nedeni tariflerin tutması. Tali neden ise günümüzde unuttuğumuz farklı lezzetler tatma olanağını yaratıyor olması. Bu hafta ismi çok tanıdık, tarifi ise hiç tanıdık gelmeyen bir lezzet: Tas Kebabı. Diyeceksiniz ki bunun tarifinde ne var. Bildiğimiz salçalı, kimi kez patatesli, kuşbaşı et. Bu tespitinizi akılda tutup malzemelere göz atın öncelikle. Bu hafta şarabın dışında pek fotograf yok. Pillerin azizliği. Doğru düzgün bir şarj cihazı almalıyım bir an önce :) Malzemeler: 500 gr kuşbaşı et. Tarifte koyun diyor ancak ben gene dana kullandım. 1 demet maydanoz, 1/2 demet nane, 2 orta boy kuru soğan, 2 tatlı kaşığı anason, 1 tatlı kaşığı tarçın, 1 tatlı kaşığı kaküle, 1/2 bardak su, karabiber, tuz, 2 kaşık tereyağı Yapılışı: Malzemeleri görünce farklı bir tas kebabı olacağını hissettiniz sanırım. Yapılışını okuyunca daha da şaşıracaksınız. Öncelikle maydanoz ve naneyi yıkayıp temizliyoruz (saplarını ayıklıyoruz). Yeşilli...

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 2

Üzerinden epey zaman geçti gerçi etkinliğin. Söz vermeme karşın teknik değerlendirmelere devam edemedim. Yeni etkinlikler, biriken işler, yetiştirilmesi gereken evraklar engel oldu. Bu sabah fırsat bulunca ertelemeyeyim istedim. Bu yazı, dizinin ikinci ve son yazısı olacak. Bu yazıda Vestel ve Air Ties ile ilgili bir iki tespitimi sizlerle paylaşacağım. Etkinliğin küçük fuar alanında önemli alanı dolduran iki Türk firmasını görmek sevindiriciydi. Etkinlik İstanbul'da yapılmakla birlikte Doğu Avrupa ve Avrasya'ya yönelik bir etkinlik. Düzenleyicisi ise İngiltere kökenli bir şirket. Katılımcıların arasında yabancılar da var. Vestel, Beko ile birlikte ülkemizin medarı iftarı. Manisa'daki üretim üssünü gezmek isterim. Eğer unutmazlarsa fuar alanında tanıştığım Vestel yetkilileri Manisa'daki tesislere davet ettiler. Beko'nun aksine, yurt dışında OEM ürünlerle (kendi markası yerine başka markalar adına üretim yaparak) var olmuş. Bu stratejilerinde değişikliğe gidecekle...

pazar yemeği: Çerkez Salatası

Yemek yapma günü yeniden pazara döndü.  Çerkez Salatası var menümüzde. Öncelikle salatayı tarif ile başlayayım. Baştan söyleyeyim bu tarif de Marianna Yerasimos'un 500 yıllık Osmanlı Mutfağı adlı kitabından. Boyut yayın grubunun mutfaklarımıza hediyesi bir kitap.  Çerkez tavuğunu herkes bilir. Bir çoğumuz adını bilmeden yemişizdir. Çerkez salatası adını gördüğümde, tavuklu bir tarif ile karşılaşacağımı düşünmüştüm. Oysa tarifimiz taze fasulyeli. Öncelikle malzemeler:   Malzemelerimizi sayarsak: Yarım kilo kadar taze fasulye  2 - 3 dilim bayatlamış ekmek 6-8 diş sarmısak 150 gr fındık içi 2 kahve fincanı zeytinyağı tuz ve kekik Yapılışına gelince, öncelikle fasulyeleri yıkayıp temizliyoruz. Kılçıkları varsa almaya çalışıyoruz. Bu işlemi tamamlayınca, fasulyeleri kaynayan suda kısa süreliğine haşlıyoruz. Fasulyelerin diri kalması gerektiği için haşlama süresini abartmıyoruz. Sıra taratorumuzu hazırlamaya geldi. Bayatlamış ekmeğin kena...

kırmızı sonbahar

Silivri Toplama Kampı, Zulümhane / Mustafa Balbay

Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi ve köşe yazarı Balbay'ın yeni çıkan anı kitabının adı başlıktaki. Gündemi takip edenler bilecektir 600 günü aşkın bir süredir tutuklu Balbay. Kitabı üç bölümden oluşuyor. İlk iki bölüm sürmekte olan dava ile ilgili. Son bölüm ise hapishane gözlemlerine dayanıyor.  Sevdiğinize koşarken hiç cama çarptınız mı başlıklı yazıyı bir baba olarak okurken göz yaşlarım yanağımı ıslattı, boğazım düğümlendi.

Trafik lambasız kent: Ankara.

Ankara, 3 dönemdir devam eden yönetim anlayışıyla, otomobil öncelikli bir kent haline geldi. İş yerimden evime 21 km'lik yol var. Normal bir kentte bu uzunluktaki bir yolda kimbilir kaç tane trafik lambasından geçilir. Kent plancısı olmadığım için bu konuda bir standart falan var mı bilmiyorum. Gezdiğim gördüğüm kentlerdeki izlenimlerimden hareketle trafik akışının hızını kesmek için, kavşaklarda trafik lambalarının kasıtlı olarak kullanıldığına şahit oldum. Hollanda'da Amsterdam'ın bir banliyösünde gördüğüm kavşak daha ilginç idi. Kavşakta lamba yoktu. Ancak yolu düz geçebilmeniz de olanaklı değildi. Kavşağa geldiğinizde karşıya geçmek için önce yarın tur göbekten dönmeniz gerekiyordu.  Şimdi Ankara trafiğini yavaşlatmak için sabit radarlar konuldu bir çok yere. Radara yaklaşırken yavaşlayan trafik radarı geçer geçmez eski hızına ulaşıyor. Ben evime giderken 21 km'lik yol boyunca bir tek trafik lambasına denk geliyorum. O da yolumun sonlarında. 21 km'de tek lamba, ...

sarı sonbahara devam

en sevdiğim mevsimdir sarı sonbahar

  Sokaklar yere düşmüş yaprakların oluşturduğu tepelerden geçit vermez oldu. Ağaçlarda sararmaya direnen yeşiller olsa bile artık onların da fazla zamanı kalmadı. Bir kaç güne kalmaz onlar da arkadaşlarının yanında yerlerini alırlar. Cam arkasında ısıtan güneşli günler, Tarkan'ın şarkısındaki kış güneşi artık. Cam arkasında ısıtsa bile havayı ısıtacak kadar güçlü değil. Kış yaklaşıyor. Eskiden hüzün veren sarı sonbahara bu sene ilk baharın müjdecisi olarak bakıyorum. Öyle ya, sonbaharın ardından gelecek kış, arkası tekrar bahar. 

evlerde çoğalmaya başlayan yeni teknolojik oyuncak: media player (medya oynatıcı)

Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yaptırdığı iki araştırmanın sonuçları kıyaslandığında bile ülkemizde televizyon izleme sürelerinin azaldığı görülecektir. İkizlerden sonra bu sonbahar ile birlikte televizyon izlemeyenler kervanına katılan birisi olarak bu süreci yakından izliyorum. Bundan 10 yıl önce televizyonda tartışma programları ve haberler dışında bir şey izlemez, iş yerinde yapılan dizi sohbetlerine katıl(a)mazdım. Bundan 5 yıl önce, dönemin tüm dizilerinin sıkı takipçisi olmuş ve bundan ötürü büyük huzursuzluk duymaya başlamıştım. Bu kez iş yerindeki dizi sohbetlerine gönül rahatlığı ile katılmaya başlamıştım. Etrafımda televizyon izlemediğini, hatta evinde televizyonu olmadığını ileri sürüp geçen akşamki dizinin yorumlarına hararetle dahil olanları görüp epey eğlendiğimi hatılıyorum. Ne anlatacaktım, laf nereye geldi. Efendim konumuz ev içi eğlence ekipmanlarının yenilerinden (belki de benim yeni fark ettiklerimden :) medya oynatıcısı. Televizyonun, değiştirilemeyen yayın a...

bu işi öğreniyorum galiba: Helva tarifi

Mutfakta zaman geçirmeyi gittikçe daha çok seviyorum. Bu kez bir tatlı ile karşınızdayım: helva. Ne yazık ki helvamızın yapılış sürecini fotograflama projem, pillerin su koyuvermesi ile proje aşamasından öteye gidemedi. Gene de merak edenler için söyleyeyim tadı ve görüntüsü yerinde bir helva yapmayı başardım. Efendim lafı uzatmadan tarife geçelim. Önce malzemelerimiz: Yarım bardak un, Yarım bardak buğday nişastası, Yarım bardak pirinç unu, 3 bardak süt, badem ve/veya fındık, 2 bardak şeker, tereyağı, öncelikle sütümüze şekeri ilave edip ısıtıyoruz. Bulduğum tarifte kaynatın diyor ancak zaten pastörize süt kullandığım için ayrıca kaynatmaya ihtiyaç duymadım. Şekeri eritecek kadar ısıtılan süt yeterli oldu. 3 çeşit unumuzu karıştırıyoruz. Tarife uygun olarak 3 çeşit yazdım ama evde buğday nişastası yerine mısır nişastası varmış. Onu koymadım. Diğer iki unun miktarlarını arttırdım. Tereyağını, tarifte 125 gr diyor, eritip biraz soğumaya bırakıyoruz. Yağın bir süre soğumasını bekl...

Takunyalı Führer, Ergün Poyraz

Bu kitaba ilişkin bir şeyler yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım uzun süre. Bu kararsız kalışım bile epey anlamlı. İnsan okuduğu bir kitaba ilişkin bir iki not düşmek isterken bu kadar düşünür mü? Neyse, kitabın konusu malum. Konusu hakkında bir şeyler yazmayacağım. Tek ve bence en önemli özelliği, toplumsal belleğimizin ne kadar zayıf olduğunu hatırlatması. Kitapta yazılanların neredeyse tamamı başka kaynaklarda zamanında yayınlanmış bilgiler. Alt alta okuyunca ve hatırlayınca ilginç oluyor...

IPTV World Forum Ardından, Teknik Değerlendirme - 1

Yazının başlığını Teknik Değerlendirme - 1 dedim. Bunun bir dizi yazının ilki olduğunu düşünerek öyle yazdım. Pek uzun yazmayacağı, dizi yapmayı düşündüğüm için. Öncelikle Türk Telekom ve TTNet üzerine görüşlerimi yazayım. Etkinliğin ana destekçilerindendi her iki şirket. Türk Telekom'un üst şirket olarak görürsek, ki öyle aslında, Argela, TTNet ile birlikte sergi alanında büyük yer almışlardı. Argela, yazılım geliştirme alanında çalışıyor. TTNet, malum internet servis sağlayıcısı. Türk Telekom'un etkinlikte açıkladığı stratejisine göre IPTV , internet ve Voice over IP (IP üzerinden ses:VOIP) hizmetini TTNet üzerinden sunacak. İnternet ve telefonu tek faturada birleştirmeyen Türk Telekom, üç hizmet için tek fatura dönemine geçmeyi planlıyor. IPTV'yi itici güç olarak kullanacak. 3 farklı ekrandan (telefon, televizyon ve bilgisayar) televizyon izlemenin olanaklı olacağı ileri sürülüyor. Planlaması kolay, uygulaması ise zor bir hizmet IPTV. Multicast broadband internet bağl...