Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Mutfakta zaman geçirmeyi gittikçe daha çok seviyorum. Bu kez bir tatlı ile karşınızdayım: helva. Ne yazık ki helvamızın yapılış sürecini fotograflama projem, pillerin su koyuvermesi ile proje aşamasından öteye gidemedi. Gene de merak edenler için söyleyeyim tadı ve görüntüsü yerinde bir helva yapmayı başardım. Efendim lafı uzatmadan tarife geçelim. Önce malzemelerimiz:
- Yarım bardak un,
- Yarım bardak buğday nişastası,
- Yarım bardak pirinç unu,
- 3 bardak süt,
- badem ve/veya fındık,
- 2 bardak şeker,
- tereyağı,
öncelikle sütümüze şekeri ilave edip ısıtıyoruz. Bulduğum tarifte kaynatın diyor ancak zaten pastörize süt kullandığım için ayrıca kaynatmaya ihtiyaç duymadım. Şekeri eritecek kadar ısıtılan süt yeterli oldu. 3 çeşit unumuzu karıştırıyoruz. Tarife uygun olarak 3 çeşit yazdım ama evde buğday nişastası yerine mısır nişastası varmış. Onu koymadım. Diğer iki unun miktarlarını arttırdım. Tereyağını, tarifte 125 gr diyor, eritip biraz soğumaya bırakıyoruz. Yağın bir süre soğumasını bekledikten sonra işin zor kısmı başlıyor. Unu erimiş yağ ile buluşturuyoruz ve ocağın altını kısık olarak yeniden açıyoruz. Kolunuza kuvvet, karıştırmaya başlıyoruz. Badem ve/veya fındıkları ufaltıp/havanda dövüp kavurmakta olduğumuz unun içerisine katıyoruz. Un, renk değiştirmeye başlayınca, ki korkmayın o kadar uzun sürmüyor, ılıklaşmaya başlayan sütü içine boca ediyoruz.
Süt ile kavrulmakta olan un birleştiğinde un çorbası görünümü alıyor. Korkmayın. Sabırla topaklaşan unları ezmeye ve tüm karışımı alt üst etmeye devam edin. Sabreden derviş misali karıştırdıkça kıvamın arttığını göreceksiniz. Karıştırmak giderek zorlaşacak. Bu arada ocağın altının kısık olduğunu bir kez daha hatırlatayım. Baktınızki artık kaşığı çevirmek ile mesele haline geldi, ocağı kapatıp helvamızı dinlenmeye almanın zamanı gelmiştir. Tencerenin kapağını kapatıp, araya (pilavlarda yapıldığı gibi) temiz bir bez, kağıt havlu koyun. 10-15 dakika dinlenen helvamız yemeğe, servise hazır. Dilerseniz şekil verebilirsiniz. Bu kimin helvası gibi kötü espriler yapmadan afiyetle yiyin...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.