Ana içeriğe atla

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

İkiz bebekle tatile çıkacaklara öneriler

Blog sayfamdaki yazıları belli kategorilere göre ayırıp etiketliyorum. Yazacaklarımın etiketlenebilecek şeyler olmasına özen gösteriyorum. Kısacası her aklıma geleni bloga yazmıyorum. Bugün canım sıkıldı, bari canımın sıkıldığını tüm dünya duysun demiyorum. Biraz bu nedenle, biraz yazarın anonimliğini korumasını sağlama kaygısıyla özel hayatıma ilişkin paylaşımları sınırlı tuttum bu güne kadar. Bu yazı yukarıda anlattıklarımla çelişse bile tatile çıkmadan önce yaptığım internet aramalarında işe yarar çok az bilgi bulabildiğim için ikiz bebek sahiplerine deneyimlerimi aktarayım istedim. Bu yazı ile birlikte yeni bir etiket bloga merhaba diyor: İkiz büyütmek. Bu etiket altında, çok sık olmamakla birlikte, ikiz büyütürken yaşadıklarımı paylaşacağım.

Deneyimlere geçmeden önce başta belirteyim tatili bebekler yapacak. Siz, onlar izin verdiği ölçüde tatil yapacaksınız. Bunu baştan kabullenseniz iyi olur. Tatilden, kendiniz için, beklentinizi yüksek tutmayın.
Aklıma gelenleri maddeler halinde sıralayacağım. Belki ileride yazıya yeni maddeler ekleyebilirim:

KONAKLAMA
  • Gideceğiniz yeri önceden belirleyin. Önce bölgeyi belirleyip, ardından tesis seçmek akıllıca oluyor. Temmuz-ağustos gibi güneşin tepede olduğu ayları seçiyorsanız güney sahilleri yerine kuzey Ege daha serin ve rüzgarlı olacaktır. Blogdaki yazıları okuyorsanız, bizim gibi Küçükkuyu'yu seçebileceğinizi göreceksiniz.
  • Tesisi önceden arayıp bebeklere yönelik ihtiyaçlarınızın karşılanıp karşılanmayacağını danışın. Mama sandalyesi, bebek yatağı, oda temizliği (kimi apart otellerde oda temizliği olmayabiliyor) konularını açıklığa kavuşturun. Mama sandalyesi varsa sizin için iki tane ayrılmasını isteyin.
  • Odanın kapısında, penceresinde tel olup olmadığını öğrenin. Sinek kovucu tabletlerin bebekler için uygun olmadığını düşünenlerden olduğum için odalarına koymadım. Kaldığımız apartın pencereleri telli, ancak kapısı telsiz olunca geceleri sinekler bebeklerin kollarını kızarttı. Neyse ki kaşınmıyorlar.
  • Apart otellerin kimilerinde günlük oda temizliği yapılmıyormuş. Bizim kaldığımız tesiste de oda temizliği yok. İki bebeğinizin olduğunu ve anlayış beklediğinizi çekinmeden söyleyin. Biz söyledik ve nazlı da olsalar 2-3 güne bir temizlik yapıyorlar. Tesis ile ilgili ayrıntılı değerlendirme yazısını ileriki günlerde sayfama koyacağım.
  • Apart otelde kalmak, bebeklere yemek pişirme bakımından kolaylık sağlıyor. Kaldığınız yerde taze sebze meyva bulabilirsiniz. Rondo gibi vazgeçilmez mutfak aleti apart mutfakları için çoook lüks sayıldığından evden taşımanız gerekecek. Otele gitmeden mutfağında neler olduğunu ayrıntılı olarak öğrenin. Su ısıtıcısı her mutfakta olur diye düşünmeyin. Her apart bizim kaldığımız gibi midir bilmiyorum ancak, kaldığımız apartın mutfağı evlere şenlik. Neyse, otel değerlendirmesi sonra :)
  • Tesisi seçerken, bölgenin merkezine fazla uzak olmamasına dikkat edin. Aracınız yoksa, taksi-dolmuş güzergahında bir yer seçin. Bölgenin (belde-ilçe) sağlık ocağının yerini ilk gittiğinizde öğrenin. İhtiyacınız olduğunda başvurabileceğiniz bir yer. TC Kimlik numarası gerekeceğinden bebeklerin kimlikleri yanınızda olsun.
  • Odanızı giriş kattan tercih edin. Bebek arabalarını merdivenlerden çıkartmaya uğraşamış olursunuz.
  • Tesisin bahçesi, sizin için en önemli mekan. Yeşil, ağaçlı/gölgeli bir bahçeye serceğiniz bir örtü bebeklerinize keyifli oyun alanı haline dönüşüyor. Etraf ile ilgilenip, nasıl sosyalleştiklerine inanamayacaksınız.
ULAŞIM
  • Olanak dahilindeyse uçak ile gidin. Biletinizi erken alırsanız otobüsten bile ucuza, otobüsle kıyas götürmeyecek konforda bir yolculuk yaparsınız. Bizim kızları araba içerisinde 30-35 dakikadan fazla tutmak olanaklı olmadığı için uçak ile geldik Edremit'e. Kuzey Ege'yi tercih edecekseniz Edremit Körfez Havaalanı can simidi oldu.
  • Anadolu Jet veya Türk Hava Yolları danışma telefonlarının verdiği bilginin aksine bebek arabalarını uçağın kapısına kadar götürebiliyorsunuz. Check-in esnasında arabalara, kapıda teslim etiketi bağlayıp bagaj çıkartması yapıştırıyorlar. Bebek arabaları bagaj tartısına girmiyor. Bavullarınızın, bagaj kapasitesini doldurup doldurmadığını hesaplarken bebek arabalarını hesaba katmayın. Bebeklerin de 10'ar kg. bagaj hakkı var ayrıca.
  • Uçakta hostesler çok yardımcı oluyor. Bizim geldiğimiz gibi çok bebekli bir uçaktaysanız daha şanslısınız. Tek ağlayan (evet ne yazık ki ağlıyorlar) sizin bebeğiniz olmuyor. Kalkış ve inişte basınç değişimlerinden etkilenmesinler diye bir şeyler içirmek, emzik emmelerini sağlamak öneriliyor. Bizimkiler hem bir şeyler içti, hem emzik emdiler.
  • Bebeklerle seyahet ederken, uçakta yan yana oturma olanağınız YOK. Cam kenarında oturacaksınız. Önlü arkalı yer vermeye çalışıyorlar. Bunun çok mantıklı bir gerekçesi var. Tehlike anında yukarıdan inecek oksijen maskeleri (hani anonslarda hep söylerler ya önce kendinize sonra bebeğinize diye) sadece cam kenarı koltuklarında ikişer tane konulmuş. Bu nedenle 3'lü koltukta tek bebek oturuyor, o da cam kenarında.
  • Uçağa binmeyi beklerken (check-in yaptırıp, uçuş kartlarınızı alıp, son kontrolden geçtikten sonra salonda beklerken) acele etmeyin. Bebek arabaları ile sıranın sonunda olsanız da başında olsanız da herkes binmeden uçak gitmeyecek. Uçağa geç girmek baş üstü bagajlarının dolmasına neden olsa bile bebekli olduğunuzdan hostesler bagajlara yer bulur.
  • Uçuş sırasında sıcak ikramlardan kaçının. Çayınızı / kahvenizi inince içersiniz.
  • Gideceğiniz yerde araca ihtiyacınız olacak. Bunun için olanak dahilindeyse size tatilde eşlik edecek aile büyüklerinizi araba ile sizden önce gideceğiniz yere gönderin. Bu sayede havaalanına indiğinizde sizi karşılayacak otomobilli yakınlarınız olur. Biz öyle yaptık, sağolsun anneanne ve dede. Eğer böyle bir olanaktan mahrumsanız havaalanı otel transferini yola çıkmadan planlayın. Otelin karşılama hizmeti olabilir. Bu hizmeti tercih edin. Taksiciye otel tarif etmekten kurtulursunuz.
BAVUL TOPLAMAK
  • Bebeklerin bavulunu (bavullarını demek daha doğru) toplama işini eşim yaptı. Bu nedenle bu bölümde yazdıklarım tatilin sonunda yaptığım gözlemlere dayanıyor.
  • Bebekleri denize sokmak için büyük şehirden (mesela Ankara) aldığınız can simidi, kolluk vb. şeylerin alası gittiğiniz küçücük sahil beldesinde (mesela Küçükkuyu) bulunuyor. Boş yere, en azından bir yön, taşımayın.
  • Bebeklere çok kıyafet almaya gerek yok. Genellikle 3-5 kıyafeti hızlı yıka, as, kurusun üçlüsüyle giydirdik. Hal böyle olunca getirdiğimiz kıyafetlerin çoğu giyilmeden dönüyor.
  • Cibinlik, bizim atladığımız, elzem bir şey. Bebekler beşiklerinde ayaklanıyorlarsa, cibinliğe ulaşamayacakları yüksekliğe takın. Sinekten koruyayım derken cibinliğe dolanıp istenmeyen sorunlar çıkmasın.
  • Kullandıkları ve kullanılma ihtimali olan vitamin, demir, ilaç vb. şeyleri yanınızda getirin. Gittiğiniz yerde bulamayabilirsiniz. İki bebekle uğraşırken bir de eczane eczane dolaşmayın.
  • Mama sandalyesi otel temin etse bile çok kullandığımız bir şey olmadı. Bizimkilerin kullandığından farklı bir model olunca pek ısınamadılar. Şart değilmiş, en azından bizimkiler için (bu arada merak edenler için yazayım bir yaş civarındalar kızlar)
  • Yatak konusu bizi en çok düşündüren konuydu. Otelde bebek yatağı (park yatak, beşik vb) yoktu. Biz AlOynaVer adlı internet sitesinden oyunparkı kiraladık iki tane. Bunların altına kalın nevresim serip yumuşak bir yatak haline getirdik. Yatakları taşıma sorununu ise kargo ile çözdük. Böylece hem sadece yaz tatilinde kullanılıp kenara kaldırılacak bir park yatak almaktan kurtulduk, hem de bebekler güven içerisinde yattılar.
şimdilik bu kadar ama merak etmeyin yazı burada bitmeyecek...

Yorumlar

Son ayın en çok okunan 10 yazısı

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin / Barış Bıçakçı

Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum.  Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte.  Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor.  Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Emeklilik

Emeklilik başlıklı yazımı hazırlamanın kolay olacağını düşünmüştüm. Yazıp sildikçe, tahminimin doğru olmadığını gördüm. 1995'te üniversiteden mezun oldum ve çalışmaya başladım. Bu sene Mart'ın son günü emekli olana dek neredeyse kesintisiz çalıştım.  "Emeklilik" kavramı üzerine yazmak istiyorum ancak söz dönüp dolaşıp neden emekli oldum, emekli olduktan sonra büyük bir heyecanla başladığım ve kelimenin gerçek anlamıyla gecemi gündüze katıp çalıştığım yeni işimden 3 ay sonunda neden ayrıldığım gibi konulara geliyor. Aynı tuzağa bu kez düşmeyeceğim ve emeklilik kavramı üzerine kalem oynatacağım. Osmanlıca'da tekaüt ya da takaüt kelimesi kullanılırmış, ki oturmak kökeninden gelirmiş . Emekli olana ise mütekaid denilirmiş. Emek sahibi, emek vermiş anlamına gelsin diye mi emekli kullanılıyor günümüzde emin değilim. 18-20'li yaşlarda başlayan çalışma hayatı, ömrün sonuna kadar sürmüyor. Çalışma hayatı boyunca, hafta içi günlerin gündüzlerini kapsayan vakitlerimi...

Kocadağ At Çiftliği Kocadağ Köyü / Havran

Deniz, kum, güneş tatilinden sıkıldıysanız ve Edremit körfezi civarındaysanız size süper bir alternatif: At binmek. Edremit'ten Balıkesir'e giden yol üzerindeki şirin ilçe Havran'ın Kocadağ köyünde bu mekan. Henüz dört yaşında olan iki(z) kızlarımız çok keyif aldılar at binmekten. Altınızda sizden epey güçlü b ir hayvan varken dengede durmaya çalışmak, yorucu bir o kadar da keyifli bir uğraş. Eğer hayatınızda at binmeyi hiç denemediyseniz, emin olun deneyince siz de kabul edeceksiniz, çok şey kaçırmışsınız demektir.    Kocadağ At Çitfliği'nde at binmenin yanı sıra lezzetli mutfağını da deneyebilirsiniz. Mantı, haşlama içli köfte, ızgara köfte ve elbette demleme çay. Fiyatlar derseniz bu konuda ucuz / pahalı yorumu yapmak istemiyorum. Bunun yerine bir kaç seçtiğim ürünün fiyat bilgisini paylaşacağım. Ancak, öncelikle sipariş edeceğiniz yiyeceklerin hepsinin büyük bir özenle hazırlanıp, aynı özenle servis edildiğini belirteyim. Biz mantı, içli köfte, ızgara hellim ve ...

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den...

29 Ekim 2024

Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun. 20 senedir, neredeyse kesintisiz devam eden Türkçe blog sayısı fazla değildir muhtemelen.  Videolar, internette geçirilen zamanın büyük bölümünü işgal etmezken daha çok okunurdu yazdıklarım. Son dönemde yazılarımın sıklığı azalsa bile blogu açık tutmayı sürdüreceğim. Eskiden izlediğim filmler ile ilgili bir şeyler de yazardım. MUBİ platformunda  izlediğim Faruk'u önererek bitireyim.  Nice 101 senelere...

Almanya'da televizyon yayınlarına erişim

Televizyon yayınları kablolu ve kablosuz olmak üzere iki ortam kullanılarak evlere ulaştırılır. Her iki ortam için de farklı uygulamalar bulunmaktadır. Kablonun kullanıldığı durumlarda Kablo TV, IPTV seçenekleri mevcuttur. Kablosuz ortam için ise uydu ve karasal vericiler kullanılabilir. Her ortamın kendisine göre avantajı, dezavantajı vardır. Daha ayrıntılı analizlerde, yayıncı için ve izleyici için avantajlar ve dezavantajlar olduğu görülecektir. Hatta ülkelerin düzenleyici denetleyici kuruluşlarının desteklediği ve/veya kösteklediği televizyon dağıtım yöntemleri olduğu söylenebilir.  Bu uzun girişi yazmamın sebebi, Arthur D. Little adlı araştırma kuruluşunun yakın tarihte yayınladığı bir araştırma. Lars Riegel ve Julien Duvaud-Schelnast imzalı   Almanya'da TV Platformları 2014 ve sonrası başlıklı 10 sayfadan ibaret rapor, Almanya'da son dönemin sıcak tartışma konusu durumundaki sayısal karasal televizyonun geleceğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Geçti...

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...