Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Bazen eski defterleri karıştırmak gerekiyor. Bir kez daha 2008'den notlar. Bu kez saatler süren Ankara - İstanbul - Paris - Santiago uçak yolculuğuna ait. Not almaya İstanbul - Paris uçağında başlamışım. Noktasına virgülüne dokunmadan olduğu gibi. Buyurun efendim:
7 Ekim 2008 saat:18.45 / İstanbul
Çok aksanlı İngilizcesiyle Air France'ın hostunun anonsunu dinledik az önce. İstanbul Paris arasındaki yolculuğumuz başlamak üzere. Bu yolculuk çok daha uzun sürecek bir yolculuğun ilk ayağı aslında. Bu gece yarısı, kısmetse, Şili'ye doğru 14 saat sürecek yolculuğumuz başlayacak. CIRET'in konferansına gidiyoruz bir kez daha. 2002 yılında Taipei / Tayvan'daki CIRET'e de katılmıştık. Şimdilik bu kadar. Azz sonra havalanmış olacağız.
7 Ekim 2008 saat:19.45 / İstanbul - Paris arası bir yer
Fransız havayollarıyla ilk seyahatimizde verilen hizmeti beğendim. Yemek olarak seçenek sunmadılar. Soğuk somon fazla yağlı değildi. Yanında küp doğranmış beyaz peynirli domates - salatalık ve birde şambaba benzeri hamur işi tatlı. Somonun yanında La Vielle Ferme marka 2007 yılı beyaz şarap içtik. Yeterince soğutulmuş olarak servis edilen şarabın yanında, bence olmazsa olmaz, bol su verildi. Yemeğin ardından filtre kahve ile çay sunuluyor. Kahvenin yanında kaliteli bir konyak ikram edilebilirdi. Bangkok - Taipei arasında bindiğimiz Quantas havayollarının uçağında böyle bir ikram yapılmıştı. Uçuşumuz genel değerlendirme itibariyle sakin ve huzurlu geçiyor. Airbus A320 tipi uçağımız tek koridorlu. Fazla dolu değil. Arkamızda tek kişi ön ce yan sıramızda iki kişi oturuyır. Bizim oturmakta olduğumuz 22 nolu sırada ise 2 kişi var. Paris Charles De Gol havaalanında fazla beklemeyeceğiz. Santiago uçağında yerlerimiz arka arkaya denk geldi. Ancak umarım uçuş sırasında yer değiştirme olanağımız olur.
7 Ekim 2008 saat:21 / İstanbul Paris arasında bir yer
Gittikçe İstanbul'dan uzaklaşıp Paris'e yaklaşıyoruz. Seyahatin 3 saat 40 dakika kadar süreceğini düşününce yolu yarıladık diyebilirim sanırım. Uçakta bilgilendirme ekranı yok. Bu nedenle şu anda neredeyiz, ineceğimiz meydana ne kadar mesafedeyiz, kalktığımız alandan beri ne kadar yol aldık gibi bilgilerden habersiz durumdayız. Bu saıtlrarı yazmaya başladığımda büyükçe bir kentin üzerinden geçiyorduk. Hava karararı epey zaman oldu. Ancak halen gitmekte olduğumuz batı yönüne bakınca ufukta yeni batmış gibi duran günü görebiliyoruz. Sınıfsız toplum düşünün uçaklar için de geçerli olması gerektiğini fark ettim :) Tempo olarak adlandırılan 'ekonomi' koltukları ile business ve/veya first class farklarını görünce bir kez daha yarıcalıksız ve sınıfsız dünya diye haykırasım geldi :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.