Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
26 Temmuz 2008 Saat:11.57
Macaristan ve Çek Cumhuriyeti'ndeki benzerleriyle kıyaslandığında oldukça fakir bir müze Albertina. Koleksiyon Picasso, Monet, Sisley gibi devrin önemli isimlerinin eserlerini içerse bile Prag ve Budapeşte'deki eser çeşitliliğinden uzaktı. Audio Guide ile her eseri dinlerseniz belki bir gün boyunca müzede kalmanız gerekir.
Her kent gezisinde olduğu gibi bir kaç gün üst üste saatlerce yürümenin getirdiği yorgunluk kısa molalar vermeyi zorunlu kılıyor. Şimdide merkeze yakın bir kafede hem bu notları alıyorum hem de Caffe Latte içeeceğim. Caffe Latte 3,40 €. Americano ise 3,20 €. Fiyatları TL'ye çevirince bile abartı pahalı değil. Özellikle Ankara'daki kimi kahve zincirleriyle kıyasladığınızda.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.