Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bu yazı ile birlikte yeni bir etiket sadeceozgur sayfalarında yer buluyor: tarif. Aslına bakarsanız daha önceki yazılarda da çeşitli tariflere yer vermiştim. Bu yazıyla birlikte tarifler için ayrı bir etiket oluşturmamın sebebi, bundan sonra sayılarının çoğalacağına yönelik planlarım. Geçenlerde izlediğim bir film ile başladı bu tarif ekleme sevdası. Hangi film, neden tarif sorularını şimdilik yanıtsız bırakayım.
Gelelim ilk tarife. Marianna Yerasimos'un kıymetli çalışmaları ile ortaya çıkan Boyut Yayınları tarafından yayınlanan 500 Yıllık Osmanlı Mutfağı adlı kitabından 15. yüzyıla ait bir tarif denedim: Limon Peltesi. Önce malzemeler.
2 adet sulu limon
8 kaşık pudra şekeri
3 kaşık buğday nişastası
2 bardak su
üzerini süslemek için tuzsuz antep fıstığı
Öncelikle limonları yıkayıp kuruluyoruz. Ardından kabuklarını rendeleyip bir kenara ayırıyoruz. Kabukları rendelenmiş limonlarımızın suyunu da sıkıp bir su bardağının tamamına yakın kadarını dolduracak kadar limon suyu elde ediyoruz. Limon suyumuz da kenarda sırasını bekliyor. Tenceremize, orta boy bir tencere işimizi görecektir, şeker ve nişastayı koyup karıştırıyoruz. Ardından kenarda bekleyen limon suyunu ve normal suyu yavaş yavaş karışıma ekleyip şeker ve nişastanın erimesini sağlıyoruz. Nişastalı, şekerli karışımı ocağa koymanın vakti geldi. Bir çok çorba tarifinden alışık olduğumuz kaynayana kadar karıştırma zorunluluğu burada da geçerli. Neyseki limon peltesi çabuk kaynıyor. Mutfak konusunda tecrübeli olanları şaşırtmayacaktır belki ancak beni şaşırtacak kadar şeffaf, kıvamlı bir hal alıyor peltemiz kaynayınca. Şimdi sıra en başta rendelediğimiz kabuklara geldi. Onlardan 2 kaşık kadarını kaynamakta olan peltemize katıp bir iki tıkırdatıyoruz.
Peltemiz hazır bile. Şimdi bir kaba koyup biraz soğumasını bekledikten sonra buzdolabına kaldırıp 3-4 saat kadar dinlendiriyoruz. Yerasimos'un kitabından öğrendiğime göre Osmanlı zamanında sıcak sıcak yenirmiş. Tencerede kalanları yerken sıcak sıcak da güzel olduğunu düşündüm ben de. Soğutulmuş peltemizi servis tabağına ters çevirip üzerine kalan limon kabuğu rendesi ve antep fıstığı koyarak süslüyoruz.
Ekşi ve tatlının mükemmel uyumu limon peltesi hepinize afiyet olsun...
Ekşi ve tatlının mükemmel uyumu limon peltesi hepinize afiyet olsun...
güzel bir tarifmiş. kolay ve pratik olması benden + puan aldı.
YanıtlaSilUzun uzun çaba gerektiren yemeklerin 5 dk bitmesindense 5 dk hazırlanın 2 dk da tükenmesinden yanayım...:-)
tabiki lezzetden ödün vermeden
acupofcaffein- arzu
Tarifi denediğinizde siz de katılacaksınız bana, ekşi ve tatlının guzel bir uyumu. Ozellikle dondurma ile daha bir lezzetli oluyor.
YanıtlaSil