Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bugüne kadar yayımlanmış tüm kitaplarını okuduğum ender yazarlardan birisi Kaan Arslanoğlu. Romanları gibi inceleme kitaplarını da ilgiyle okudum. Arslanoğlu'ndan ilk okuduğum kitap Kimlik adlı romanıydı. Epey sene geçmiş üzerinden. Arslanoğlu'ndan okuduğum kitapların üç tanesiyle ilgili kısa notlar düşmüşüm blog sayfama. Merak edenler için: Karşı Devrimciler, Sessizlik Kuleleri 2084, Politik Psikiyatri ile 5. Sanattan 5. Kola Orhan Pamuk
Son kitabı İthaki yayınlardan Ocak 2010'da çıktı: Evrim Açısından Devrim. İdefix sayesinde yazarın imzalı kitabına Şubat 2010'da erişmeme karşın günlerin koşuşturmacası, bebeklerin bakımı derken okumayı bitirip hakkında bir şeyler yazmam bugüne kadar kaldı. İthaki yayınlarının Tarih, Toplum, Kuram dizisinden yayınlanan kitap, diziye uygun şekilde içinde hem tarihe hem topluma hem kurama ilişkin yorumlar, tespitler barındırıyor.
Dört bölümden oluşuyor Evrim Açısından Devrim. İlk bölüm Dr. Hikmet Kıvılcımlı'ya ayrılmış. Bölümün adı Hikmet Kıvılcımlı'yı anlamak. Arslanoğlu'nun Kıvılcımlı'ya dair görüşlerini aktardığı bölüm, kitabın genelinde görülen fazlasıyla uzun alıntılarla ilerliyor. Türkiye'ye özgü koşulları yorumlayıp, ülkeye özgü bir teori geliştiren Kıvılcımlı'nın neden yalnız kaldığı, görüşlerinin günümüzde geçerliliği, hataları, doğruları yorumlanıyor. Özellikle din üzerine görüşleri ve diğer sol gruplarla ilişkileri irdeleniyor.
İkinci bölüm Stalin'i Anlamak'ı anlamak başlığını taşıyor. Bir yandan Kemal Okuyan'ın Stalin'i Anlamak adlı kitabını yorumlayan Arslanoğlu, bir yandan da Stalin'in yaşadığı dönemi farklı kaynaklardan yaptığı alıntılarla yansıtıyor. Türkiye sosyalist solunun Stalin'e ilişkin görüşlerini de değerlendiriyor bir yandan. Bu bölümde yer alan aşağıdaki alıntının çok doğru olduğunu düşünüyorum (Arslanoğlu:2010, 166-167)
Sonlara doğru 'Lenin gelse ne yapardı?' makalesinde tartışacağız, ama orada belirtmediğim bir şeyi belirtmeliyim. Cevap şu: Somut koşulların somut çözümlemesini yapardı ve sosyalist eylemin gücünü arttıracak cesaretli kararlar alırdı. Bu uğurda kendi geçmişini, kendi adını bile hiç düşünmeden silerdi, değil ki reel sosyalizmleri, Stalin'i, onu bunu savunmakla omuzuna hiç gerekli olmayan ağır bir yük bindirsin. Yeni dönemin koşulları, sosyalist-komünist partilerin halk içinde güçlenebilmeleri için, geçmiş hantal ve insanlara sevimsiz gelen çalışma anlayışlarını terk etmeyi, ister istemez dışlayıcı tutumlardan sakınmayı, insanları bizlerden kopartacak soğuk imajlardan en hafifini bile üstümüze almamayı öngörüyor. Bir faydası dokunacaksa onlara, bırakın Stalin'i Rus Komünist Partisi savunsun. Reel sosyalizmlerin her şeye karşın kapitalizmden üstün olduklarını birlikte savunalım, fakat onların belirgin hatalarını da üstlenerek kendimiz, başkalarını germeyelim.
Kitabın üçüncü bölümü Karatani Vesilesiyle Marx'ı Anlamak. Kojin Karatani'nin Transkritik adlı kitabından yola çıkarak Marx'ın Kapital ve diğer eserlerindeki görüşleri üzerine yorumlardan oluşan bölümde, daha öncede belirttiğim uzun alıntılar doruk noktasına ulaşıyor. Kimi sayfalarda, dizginin de alıntıları yeterince belirginleştirmemesi sonucu, hangi bölümün alıntı hangi bölümün Arslanoğlu'nun yazdıkları olduğunu ayırt etmek zorlaşıyor. Alıntı yapmak anlaşılır olsa bile sayfalarca süren alıntılar arasına yorum yerleştirmek, okumayı ve takibi güçleştiriyor. Arslanoğlu'nun alıntılarından anlaşıldığı kadarıyla kapitalizmle mücadelede tüketimden gelen gücün de kullanılması gerektiğini savunan bir düşünür Karatani. Adını ilk kez duymuş olmam benim bir eksikliğim olsa gerek.
Son bölüm yazarın çeşitli makalelerinden oluşuyor: Solcular için insan doğası açısından siyaset rehberi. Bu bölümde özellikle insan zekasının yetersizliği üzerinde duruluyor. Arslanoğlu'nun diğer kitaplarını okuyanlar, evrimini sürdüren insanoğlunun sosyalizm, komünizm gibi insandan büyük özveriler isteyen sistemler için yeterli zeka gelişimine ulaşamadığı düşüncesine aşinadır. İnternette çeşitli sitelerdeki yazılarda yerden yere vurulan bu düşüncenin yabana atılmaması gerekiyor. Kitabın diğer üç bölümünde de yazar bu düşüncesini doğrulayan örnekler gösteriyor. Arslanoğlu'nun batı merkezli düşünürlerin kendi bulundukları ortama bakarak dünyayı yorumladıkları ve bu nedenle yorumlarının çevre ülkeler için geçerli olmadığı tespitine katılmamak mümkün değil. Kitapta yer alan kimi makaleler Sol Haber Portalı'nda daha önce yayımlanmış. Bu yazılardan birisini çok beğendim. Vaktiniz olursa okuyun, olmazsa vakit yaratın gene okuyun. Bir liberal nasıl düşünür başlıklı yazının son bölümü günümüze ışık tutar nitelikte. Kitabı alamayacaklar için Arslanoğlu'nun affına sığınarak ilgili yazının üzerine tıkayarak internetteki metne ulaşabileceklerini hatırlatayım.
Sonuçta 350 sayfalık öyle bir solukta okunamayacak bir kitap Evrim Açısından Devrim. Umarım hak ettiği ilgiyi görür ve yazarın beklediği tartışmalara neden olur.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.