Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
İlkbahar doğanın kendini yenilediği bir mevsim. En azından bizim yaşamakta olduğumuz kuzey yarı kürede. Evdeki çiçeklerden kaktüs, bu baharı boş geçmedi. İki tomurcuğundan birisi patladı ve kaktüsten beklenmeyecek kadar güzel kırmızı çiçeğini açtı.
Öğleden sonra Ankara güneşini görünce, hele ki bugünlerde, diğer tomurcuğunun açması için çok beklemeyeceğiz sanırım.
Öğleden sonra Ankara güneşini görünce, hele ki bugünlerde, diğer tomurcuğunun açması için çok beklemeyeceğiz sanırım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.