Yağmur damlaları arabanın silecekleriyle yarış halindeydi. Az önce temizlenen yerler, gökten düşenlerle yeniden ıslanıyor ve görüşü bozmaya devam ediyordu. Binalar ve şehir uzaklaşırken, ne yapıyorum gerçekten diye düşündü. İç sesini sözle tekrarladığını fark ettiğinde, arabada yalnız olduğuna şükretti. İş çıkışı, akşam trafiğinde kendi kendine konuşmak pek garip karşılanmazdı gerçi. Bu aralar akıl sağlığını korumak herkes için zordu. Zor zamanlardan geçiyoruz, dedi kendi kendine. Hangi zamanımız kolay oldu ki diye ekledi. Kendine hak verdiğini fark edip güldü. Hava kararmaya başlayacak birazdan, daha çevre yoluna bile gelemedim. Bu gidişle bugün rekor kıracağım. Neyse ki evde bekleyenim yok. Bekleyeni olmadığına sevinmesi garibine gitti. Çocukluğu ve gençliği boyunca kendisini hep kalabalık bir ailenin babası olarak hayal ettiğini hatırladı. Karısı, kızları ve oğulları ile güle eğlene yaşayıp gideceği kocaman bir ev görürdü ne zaman geleceği düşünse. Oysa hiç evlenmed...
1999 yılında yayınlanan iki ciltlik Güven'den 5 yıl sonra gelmişti Kayıp Romanlar (2004). Yayınlandığı ay içerisindeki okumuştum Kayıp Romanlar'ı. Güven'in bıraktığı yerden alıp günümüzdeki olaylara bakan bir romandı ve gene 5 yıl sonra yeni romanı çıktı Türkali'nin: Yalancı Tanıklar Kahvesi. Bu kez 1970'lerin ikinci yarısını, 1980 darbesine kadar olan süreci konu edinmiş.
Çoğunlukla Ankara'da geçiyor hikaye. Kahramanımız Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi Muhsin, güneydeki bir kasabadan, ağa çocuğu. Üniversitede tanıştığı Salih'in ve belki bir ölçüde okuduğu bölümün etkileriyle kendini solda konumlandırmış. Roman Muhsin'in kendini tanıma, hayattaki yerini bulma sürecini anlatıyor. Arka planda, siyasi cinayetlerle 1980 darbesine sürüklenen ülkenin yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Öyle sanıyorum ki, romanın bilen kişisi Nedim Hoca'nın ağzından Vedat Türkali, ülkenin yaşadıklarına yorumlar getiriyor. Nedim Hoca, okuldan atılmış bir felsefe öğretmeni. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin yakınlarında FİDE adında kitapçı işletiyor. Muhsin'e ve dönemin diğer gençleriyle birlikte okuyuculara öğütler veriyor, ülkedeki sol hareket ile ilgili tespitlerde bulunuyor. Özellikle Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın öğretisine göndermeler dikkat çekici. Türkiye'de solun halk içerisinde kabul görmemesini, halkın yaşamında önemli yere sahip dinsel inanca yönelik tutumuna bağlıyor Nedim Hoca. Gençlere verdiği öğütlerden birisi de her ülkenin kendi koşullarına uygun mücadele yöntemi geliştirmesi gerekliliği. Bu öğüdünü: Devrim şiir gibi oğlum; başka dile çevrilmesi güç iş! (sayfa 214) sözüyle dile getiriyor.
Romandaki karakterler inandırıcı. Muhsin, Reyhan, Salih, Nedim Hoca ve karısı, Muhsin'in annesi, babası ve katip Neşati hep inandırıcı karakterler. 407 sayfalık roman kısa sürede okunabilecek akıcılıkta yazılmış. Zaman zaman fazlasıyla didaktik olan Nedim Hoca sohbetleri dışında sıkıcı bölümü yok. 1970'lerin Türkiye'sine 2009'dan bir bakış sunan Yalancı Tanıklar Kahvesi romanı okunmalı ve özellikle Nedim Hoca karakterinin tespitlerinin tartışılmalı...
copy-paste yapmışsın sol.org dan. bu mu blog yazarlığı.
YanıtlaSildeğerli yorumcu,
YanıtlaSilsol.org.tr adresli sayfada Tunç Tatoğlu imzalı yazının tarihiyle (8 nisan 2009), blogdaki yazının tarihini (14 Mart 2009) karşılaştırsaydınız kimin kimden copy paste yaptığını anlardınız.
Tunç Tatoğlu'nu tanımam. En azından alıntı yaptığı yazıya bağlantı vermesi gerektiğini kendisine hatırlatacağım. Yazımın izinsiz kopyalandığını gösterdiğiniz için size teşekkür ederim.
Tunç Tatoğlu'nun yazısının sonuna blog yazısının bağlantısı konuldu. Tunç Bey'e ve ilgiyle takip ettiğim sitelerden http://www.sol.org.tr 'ye teşekkür ederim.
YanıtlaSil