Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Aziz Nesin'in eserinden güncelleştirilerek sahnelenen Deliler Boşandı, Ankara Ekin Tiyatrosu tarafından izleyiciyle buluşuyor. Nesin'in söylediği ve epey tartışılan ülke halkının zekasına ilişkin tespiti, oyunu güncelleştirenlerce doğru kabul edilmiş anlaşılan. Hani oranlar vardı beyan edilen. %40-60 sayıları. Herkesin kendini azınlıktaki bölgede varsayıp az bile söylemiş dediği :)
Tiyatro eserlerinde hiç sevmediğim bir tarz. Lafın tamamını söylemek, izleyicinin gözüne sokmak mesajları. Deliler Boşandı'da, özellikle ilk perdede tam olarak bu yapılıyor. Seçimlerde alınan oylara göndermeler, mevcut siyasi yapıya göndermeler daha dolaylı yapılsa keyif verici olabilecekken direkt cümleler kurulunca rahatsızlık veriyor. Oyuna bilet alıp gelenlerin büyük çoğunluğunun zaten bildiği durumları döne döne anlatmanın kime ne yararı olur anlamak zor.
Deliler Boşandı'nın oyunculuklarına ve müzikli danslı yapısına ise diyecek yok. Özellikle Bülent Yıldıran çok başarılıydı. Tek perdelik daha dolaylı anlatımlarla daha keyifli bir oyun olabilirdi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.