Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Aşina'nın sahibi ve işletmecisi Bülent Bey inşaat mühendisi. Ancak kendisi aynı zamanda bir fotograf sanatçısı. Datça Belediyesi'nin yayınladığı Kırlangıcın Kanadında adlı kitabın fotograflarının büyük bölümünü çekmiş. Aşina'nın odalarında ve ortak mekanlarında da eserlerini görmek olanaklı. Şimdi böylesi başarılı bir fotografçının yarattığı mekana ait bendenizin ve eşimin çektiklerini yayınlamak cesaret işi belki. Ne diyelim cahil cesareti bu olsa gerek :) Buyurunuz efendim. Karşınızda Aşina'dan ayrıntılar...
Karşıda silüet halinde görülen Sömbeki adası. Yunanistan'a ait adanın Datça'ya bakan yüzünde yerleşim yok sanırım. Geceleri de gündüz gibi karanlık görünüyor. Tahmn edebileceğiniz gibi yeşil pasaport da dahil olmak üzere vize almadan adalara gidemiyorsunuz. A Cup Of Caffein'in de yazdığı gibi vize almak hiç kolay bir iş değil. Datça'dan Sömbeki'ye feribot olmasına karşın bu geziyi yapamadık.
Odanın balkonuna konan ve eşsiz manzarayı yatarak seyretmenize olanak sağlayan minderler ve şezlonglar özellikle geceleri işe yarıyor. Odalar klimalı, gerçi Datça'nın rüzgarlı ve bunaltmayan havası pek klimaya ihtiya hissettirmiyor. Balkonun (belki de teras demek daha doğru) geceleri kullanılmasının nedeni ise şehirlerde göremediğimiz yıldızlar. Gökyüzüne hayran kalıyor insan.
Villa Carla'nın olmazsa olmazlarından birisi Zeyna'ydı. Sibirya kurdu cinsi bu sevimli yavrucak şimdi Aşina'nın değişmezi haline gelmiş. Cüssesinden habersiz ayaklarınızın önüne seriliverip sevmenizi bekliyor olacak her karşılaştığınızda. Sevginizi esirgemeyin.
Villa Aşina'nın giriş katında iki oda, resepsiyon, mutfak ve geniş bir salon var. Geniş salonda bir de şömine var. Bu kış Aşina'nın ilk kışı olacak. Umarım yolumuz düşer ve Datça'nın kışını görebiliriz. Kışından çok baharı güzel ve görülesi oluyormuş gerçi. Malum bir çok endemik bitkiyi de içeren bereketli topraklara ve badem ağaçlarına sahip.
Villa Carla'nın olmazsa olmazlarından birisi Zeyna'ydı. Sibirya kurdu cinsi bu sevimli yavrucak şimdi Aşina'nın değişmezi haline gelmiş. Cüssesinden habersiz ayaklarınızın önüne seriliverip sevmenizi bekliyor olacak her karşılaştığınızda. Sevginizi esirgemeyin.
Villa Aşina'nın giriş katında iki oda, resepsiyon, mutfak ve geniş bir salon var. Geniş salonda bir de şömine var. Bu kış Aşina'nın ilk kışı olacak. Umarım yolumuz düşer ve Datça'nın kışını görebiliriz. Kışından çok baharı güzel ve görülesi oluyormuş gerçi. Malum bir çok endemik bitkiyi de içeren bereketli topraklara ve badem ağaçlarına sahip.
Fotografın sağında Villa Carla, solunda Villa Aşina. İki tesisin konumunu merak edenler olur düşüncesiyle çektim bu fotografı.
Yer döşemesinden bir ayrıntı. Sanırım giriş katındaydı. Aşina, bu fotografta gördüğünüz gibi o kadar özenli ve düşünülerek döşenmiş ki elimizde makine Japon turistlere döndük ilk girdiğimizde.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.