Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bundan iki sene önce internetteki fotograflarına bakıp gittiğimiz ve manzarasına hayran kaldığımız Villa Carla, bu yıl hizmet vermiyor. Önümüzdeki yıllarda ne olacağı ise belirsiz. Villa Carla'nın işletmecisi Bülent Sancakdar, Carla'nın yanı başına kendi otelini inşaa etmiş. 2007'de Datça'ya gitmeyi düşünüp Carla'yı aradığımızda Bülent Bey 2008'de kendi otelinin hazır olacağını söylemişti. Bu yılın ilk baharında kendisiyle yazışmış ve yeni otelin, yani Villa Aşina'nın, ilk fotograflarını sayfamda sizlerle de paylaşmıştım.
Geçtiğimiz haftalarda 4 gece konakladık Aşina'da. Villa Carla'nın sahip olduğu Sömbeki adası manzarası, Aşina'nın balkonlu odalarında (ki tüm odaların balkonu var zaten) ayrı bir güzel görünüyor. Otel o kadar özenle döşenmiş ki kafanızı her çevirdiğinizde başka bir ayrıntıyla karşılaşıp hayran kalıyorsunuz. Küçük küçük işlenmiş çiniler, duvarlardaki uğur böceği seramikleri, yer döşemelerindeki detaylar insanı deyim yerindeyse büyülüyor.
Odaların her biri ayrı döşenmiş. Döşeme derken sadece mobilyalardan bahsetmiyorum. Yer döşemeleri, seramikler, banyonun dolabı gibi ayrıntılar da farklı. Aynı olan ise özen, temizlik ve şıklık. Her odada LCD televizyon ve uydu alıcısı var. Ancak buzdolabı veya mini bar konulmamış, ki bence büyük bir eksiklik. Otellere dışarıdan yiyiecek/içecek getirilmesi (apartlar dışında) yasaktır genellikle. İşletmeler açısından anlamlı olan bu yasak, makul fiyatlı hizmetle birleşince konaklayanları da rahatsız etmez. Büyük olasılıkla dışarıdan getirilecek içecek/yiyeceklere karşı önlem olsun diye düşünülmüş buzdolabı konulmama kararı kişisel konforu azaltıyor. Oda servisi günün her saati hizmette olsa bile gecenin bir yarısı soğuk bir şey içmek için kimse aramaz. Ya da oda servisinin siparişi getirmesini beklemek zorunda olmamalı. Neyse, belki ilerleyen dönemde bence eksik olan minibar konulur.
Aşina, denize sıfır bir tesis değil. Denize girmek için iki seçenek var. Tabii bu iki seçenek en yakında olanlar. Yoksa Kargı Koyu ve Datça merkezi arabayla 5 dakika. En yakında olanlardan birisi Meteoroloji'nin lojmanlarının altında kalan sahil. Diğer ise daha bakir ve küçük. Her iki yer de kalabalık olmuyor. Sahil çakıllı. Deniz çabuk derinleşiyor. Yüzmeyi iyi bilmeyenler için önermem.
Datça Ankara'ya epey uzak. Yaklaşık 750 km. Yol, molalarla falan 11-12 saat kadar sürüyor. Tabii hızınıza da bağlı bu süre. 11-12 saatlik yolculuktan sonra ulaştığınız otelde ilk karşılama çok önemli. Aşina, bu gerçeği farketmiş. Arzu hanımın güler yüzü Carla'da da vardı. Bu kez bunun yanına Gül şerbetinin serinliği eklenmiş. Otelin girişindeki geniş mekanlar insanın içini ferahlatıyor adeta. Kahvaltı ve 5 çayının dahil olduğu fiyatlar ucuz olarak nitelendirilemez. Ne yazık ki butik otel olarak adlandırılan az odalı, özenli döşenmiş tesislerin ortak özelliklerinin bir diğeri fiyatlarının diğer otellerle kıyaslandığında yüksek olması. Ne diyelim, umarım ileride bu tür tesislerin sayısı artar ve fiyatları azalır.
Aşina'nın fotografları bir sonraki yazıda...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.