Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazılarıyla tanıdım Kavukçuoğlu'nu. Sen Vatan Haini misin baba? adlı anı kitabını okuyunca, Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? kitabını okumak farz olmuştu. Her iki anı kitabındaki sıcaklık sonucu yazarla tanışmayı istedim. Bu isteğime Bursa Kitap fuarında ulaştım. Ne zamandır aldığım ancak bir türlü fırsat bulup okuyamadığım Sosyal Demokraside Temel Eğilimler adlı incelemesini sonunda bitirebildim.
Geçenlerde, sanırım Milliyet gazetesindeydi, bir anket yapmışlar. Türkiye seçmenine sormuşlar kendinizi nasıl tanımlarsınız diye. Yanıtlar arasında en yüksek çıkan sosyal demokrat olmuş. Seçim sonuçları anketi doğrulamasa da bu kadar sosyal demokratın yaşadığı bir ülkede Kavukçuoğlu'nun kitabının 50-60 baskı yapmış olmasını beklerdim. Benim okuduğum 3. baskısıydı. İşin şakası bir yana kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan partilerde aktif siyaset yapanların bir çoğu kitapta yazılanlardan haberdar değildir düşüncesindeyim.
Kitap, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) özelinde sosyal demokrasinin geçirdiği dönüşümleri inceliyor. Marksist çizgiden yola çıkıp, olabildiğince rekabet-gereği kadar planlama çizgisine savrulan bir siyasetin izlediği dönüşümleri anlatıyor. 1800'lerin sonundan 1989'daki SPD programına kadar yaşananlar Kavukçuoğlu'nun tespitleri ve ciddi literatür taramasıyla oluşturulan geniş kaynakçadan alıntılarla zenginleştirilmiş. SPD'nin tarih boyunca sahip olduğu parti programları tam metinleriyle Türkçe'ye çevrilmiş. Bu programların yayınlanmasına neden olan tarihsel gelişmeler, partideki değişim irdelenmiş.
Almanya'da sosyal demokrasinin yaptığı tartışmalara bakınca ister istemez hüzünleniyor insan. Örneğin son 1989 programının oluşturulma sürecini yazmış Kavukçuoğlu. Yıllar sürmüş programın son haline gelmesi. Program taslağı yayınlandıktan sonra bir dilekçe komisyonu kurulmuş ve tüm öneriler toplanmış. Ardından günlerce değişiklik önerileri tartışılmış. Ortaya çıkan metinden çok bu katılımcı tartışma ortamı etkiledi beni. Keşke işler bizde de böyle yürüse dedim kendi kendime.
Sosyal demokrasinin hangi aşamalardan geçtiğini görmek için okunması elzem olan bir kitap...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.