Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
2006 yılında gitmiştim Trabzon'a. Valilik binası önünde yandaki iki kareyi çekmişim. Hatıra olsun diye sayfama ekleyeyim istedim. Bu arada bilmeyenler için bir kez daha söylemiş olayım. Yıllar boyu Trabzonspor'un taraftarıydım. Geçtiğimiz yıl takım tutmaktan vazgeçtim. Bu kararı alma nedenim, futbolun hayatın daha önemli olması gereken konularının önüne geçtiğini farketmiş olmamdı. Ne yazık ki bu durumda bir değişiklik yok. Yani futbol ülkemizde bir çok konunun önünde yer almaya devam ediyor. Bu sakat gidişe küçük de olsa katkıda bulunmuş olmamak için ne futbol sohbeti yapacağım ne de takım tutacağım...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.