Dalgaların sesini dinlemeyi seviyorum. Huzur veriyor. Kimi arkadaşlarım denize girip, suların içinde oynuyor. Bense denizi seyretmeyi, dalgaları dinlemeyi tercih ediyorum. Havalar soğumaya başladı. Kalabalık azaldı. Çocuk parkında yaramazların cıvıltıları yok artık. Salıncağın gölgesinde pinekleyen bir kaç arkadaş var parkta canlı namına. Sabah, daha güneş doğmadan gelip oltasını sandalyeye sabitleyen adam da olmasa, sahile de gelen yok. Kasabanın bu halini seviyorum. Tüm kasabanın tek sahibi bizmişiz gibi geliyor. Yemek bulduğumuz sürece değmeyin keyfimize. Adam bugün balık tutabilecek mi acaba?
Ankara'nın gelir düzeyi yüksek bir çok semtini içine alan en büyük ilçelerinden birisi Çankaya. Bu güzide ilçenin parklarında kuşların beslenmesi yasaklanmış durumda. Şaka gibi gelse bile bu doğru. Üstelik bu yasak parklar içerisine konulan levhalarla tüm halka duyurulmuş. Öncelikle, şaka zannettiğim bu haberi doğrulatmak için Çankaya Belediye Başkanlığı'nın web sayfasında ilan edilen başkanın cep telefonunu aradım. Tahmin ettiğim üzere telefon yanıt vermedi (çaldı çaldı ve açan olmadı). Ardından Yardım Masası telefonun aradım. Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nü aramam söylendi. Denileni yaparak 3. aradığım numarada bir yetkili ile konuşabildim.
Beklediğim gerekçe kuşların doğal ortamda zararlıları yiyerek beslenmeleri gerektiği, oysa insanlar tarafından beslendiklerinde bu doğal zincirin bozulduğu, bu nedenle yasaklamanın konuyduğu şeklindeydi. Ancak, duyduğum gerekçe nasıl bir yerde, hangi devirde yaşıyoruz dedirtecek cinsten: Kuşları park içinde besleyince çimlerin üzerinde kelleşmelere neden oluyorlar. Çimler kelleşmesin diye kuşları beslemeyin tabelaları koyduk. Neyseki yasağa ne kuşlar ne vatandaş uyuyor :)
Güler misin? Ağlar mısın? Ağlanacak halimize güler misin? Aziz Nesin'le ilgili anlatılan bir hikaye geliyor ister istemez aklıma:
Nesin'i ziyarete yabancı bir misafir gelmiş. Havaalalında karşılaştıklarında misafir ooo gülmecenin büyük üstadı, size nasıl hitabetsem bilemiyorum. O kadar yüce bir yazarsınız ki önünüzde eğiliyorum demiş. Misafirin kaldığı bir hafta boyunca Nesin'e hitap şekli giderek samimi olmaya başlamış. En son ayrılacakları gün yaa Aziz'e ulaşmış. Bunun üzerine Nesin sormuş:
Kardeşim ilk geldiğinde beni ve yazarlığımı yerlere göklere sığdıramıyordun. Şimdi ne değiştide böyle samimi olduk?
Misafir: Valla öyle bir ülkede yaşıyorsun ki, o kadar gülünç olaylar oluyor ki burada, senin yerinde kim olsa aynı güzellikte yazar bunları yanıtını vermiş.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.