Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
yaşamakta olduğumuz dünya bize mutluluk getiriyor mu? istediğimiz konuda, alanda çalışma olanağımız var mı? eğitim alacağımız alanı, konuyu seçme özgürlüğümüz var mı? bir şekilde aldığımız eğitim sonrası çalışmakta olduğumuz işimizden (ki şanslıysak ve iş bulabildiysek) mutlu muyuz? para kazanma gereksinmemiz olmasa kaçımız işimizi sürdürmeyi düşünürüz?
bu soruları zaman zaman sorarım kendime. özellikle son soru en önemlisi bence. gerçekten kendinize sorun: para kazanma gereksinimim olmasa (piyangodan milyon dolarlar kazansanız mesela) yapmakta olduğunuz işi devam ettir miyim? eğer yanıtınız hayırsa durup düşünmek gerekli. ben ne mi yapıyorum? oturup düşünüyorum. bir çoğunuz gibi :)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.